CHEESE CAKE BITE

~*~*~*English is below the entry~*~*~*


Herkese Hare Krishna!

Bugün serbest bir gün… Hindistan’a bir gezinin ardından, Radharani’nin bize gelişinden ve günlük mücadele koşuşturmacası içinde mayanın tokadından sonra yükselen duygulardan olmalı. Bununla birlikte, aşağıda ki şiire en nihayetinde bir Cheese kek tarifinini okuduktan sonra esinlenildi. Duygularımın aşağıda da bulabileceğiniz bir şiir formunda birden patlak vermesi epey şaşırtıcı. Kekin gerçekten harika olmuş olması ya da prasadamın bilinç üzerindeki etkisinin bir sanat parçası olarak yansıtılmasının ne yediğimizin bir kanıtı olduğunu düşünmek normal olurdu. Öyle olacağına hiç şüphe yok. Buna karşın benim tarifi verilen keki pişirme şansım olmadı ama duygularımı yazıya dökmek için esinlendiğim gün yoğun olarak bir parça lezzetli ve iyi bir cheese kek hayali kurduğum ve bir dolu maddi hisler okyanusunda kaldığım bir gündü. Nihayetinde arzulamak her şeyin tohumu. Yüzeysel duyguların beni bağladığı bu çeşit bir arzu kendini bir yazı parçası olarak ortaya koydu çünkü buna edebiyat demek istemiyorum ve zaten diyemem de.

Bu aynı zamanda bana bir seferinde Prabhupada ve öğrencilerinden biri arasında geçen, Prabhupada’nın hizmetkarlarından biri olan Srutakirti Prabhu tarafından anlatılan ve yakın zaman önce bir Pazar programında buradan bir adananın tekrardan anlattığı küçük bir hikayeyi hatırlatıyor. Prabhupada’nın bir sahilde öğrencileriyle sabah yürüyüşünü yaptığı o günlerden biriydi ve manevi öğretmeni Prabhupada ile henüz bir sabah yürüyüşüne gitme şansına erişmiş genç öğrencilerinden biri vardı. Zihninde Prabhupada ile doğrudan arkadaşlık kurabilmenin bir yolunu yaratmaya çalışıyordu ve Prabhupada’nın dikkatini çekmeyi arzuluyordu. Lakin Prabhupada’nın öğrencileriyle birlikte aşağı yukarı sahili yürüdüğü tüm bir sabah, yaklaşık bir ya da bir buçuk saatlik süre içerisinde Prabhupada ile konuşmanın bir türlü bir yolunu bulamadı. Derken Prabhupada’nın yürüyüşünü tamamlayıp onu bekleyen arabaya binme vakti geldi. Doğrudan Prabhupada ile iletişim kurma fikri adananın zihnini kemirip duruyordu ve tam da Prabhupada arabaya adımını atmak üzereyken sonunda sadece manevi öğretmenine konuşmuş olmak için soruyu patlatıverdi. “Prabhupada ruhsal hayatımda nasıl gelişeceğim?” diye sordu. Tüm başlar ona döndü ve etrafındaki herkes azarlayan gözlerle ona bakıp tek bir söz olmadan sessizce gözleriyle nasıl olup da böyle bir soruyu sorabildiğini ima ediyorlardı ve bunun da üzerinde nasıl olup da sahildeki bir buçuk saatlik sürede değil de Prabhupada’nın bedeninin neredeyse yarısı arabanın içersinde ayrılmak üzereyken gelen bir soruydu. O zaman Prabhupada dönüp, sıkça öyle yaptığını duyduğumuz şekilde tam gözlerinin içine ona bakıyor ve sadece iki kelime söylüyor. Sorusununun cevabını Prabhupada’nın her bir kitabında bulabilirdi, ama Prabhupada sadece şu sözler olan iki kelimeyle açıklıyor, “SADECE ARZULA!”

Bir dahaki sefere Krişna için bu keki pişirme arzum yeteri kadar güçlü olduğunda, onu sizinle de paylaşacağım ve umarım hepbirlikte nektarın tadını çıkarırız! İyi haftasonları!

Jaya Radhe Jaya Krishna!

HARE KRSNA HARE KRSNA KRSNA KRSNA HARE HARE
HARE RAMA HARE RAMA RAMA RAMA HARE HARE

Cheese Cake Bite

love is an unfold bud
covered in the core of heart
by one drop of your mercy
it grows into wheat
as fertile as land
a shy spike swinging softly by the wind
it crumbles in the milestone of your separation
by dint of your touch heart becomes soften
like dough in the hands of a chef
mixes with sugar
in illusion of thinking it as sugarcane
swells like free rivers
that in the end falls down through the struggle of existance
in the meadows of loneliness
cries out just for a moment’s of togetherness
thus welcomes and opens unfold
embracing whatever comes in
feeling the fervent bosom of sun
melts like cheese within cake
that bakes along the journey of existance
and heart puffs out
hankering for Your love
which learns its lesson in the end
then the cake is ready with your smile on top
waiting to be tasted the nectar flowing from your lips
as I wait to take a bite

~*~*~*For english please read the rest of the entry~*~*~*

Hare Krishna everyone!

Today is a freehearted day...It must be due to the feelings that have arisen after a journey to India, after Radharani’s coming to us and the slap of maya thourough the hustle of daily struggle. However, the poem below after all is inspired after reading a Cheese cake receipe. It’s quite amazing that I got inspired by a cheese cake receipe to burst out my feelings in the form of a poem that you will find below. It would have been very normal to think that the cake must have been really a delicious one or the influence of prasadam on the conciousness reflected as a piece of art is the proof of what we eat. There is no doubt that it would have been so. Nevertheless I haven’t got the chance to bake the cake of the given receipe, but the day I got inspired to write my feelings down was a day I was intensely dreaming of having a piece of delicious and good cheese cake and I was dwelling in the pool of so many material emotions. Ultimately desiring is the seed of everthing. This one sort of desire I had entangled by the superficial sentiments manifested itself as a piece of writing since I don’t want to call and already can’t call it as literature.

This also reminds me a small story that took place between Prabhupada and one of his disciples at a time, which was told me by one of Prabhupada’s servants Srutakirti Prabhu and retold recently during a Sunday program by a devotee here. It was one of those days where Prabhupada was having his morning walk with his disciples on a beach and there is one of his young disciples who just got the chance to go to the morning walk with his spiritual master, Prabhupada. He had been talking in his mind to create a way to directly associate with Prabhupada and desiring to take the attention of Prabhupada. However, all morning walking up and down the beach during Prabhupada’s morning walk with disciples, he couldn’t get himself find a way to talk to Prabhupada in time about one or one and a half hours. Then the time came for Prabhupada to end his walk and get into the car waiting for him. The idea of directly communicating to Prabhupada was eating the devotee’s mind and just as Prabhupada was stepping into the car, he ultimately bursted out a question just for the sake of to have talked to his spiritual master. He asked, “Prabhupada, how can I advance in my spiritual life?” All the heads turned to him and everyone around stared at him with chastizing eyes and silently implying through their eyes without a speech that how he could ask such a question and on top of that how to ask a question that did not come in the one and a half hours on the beach but just as Prabhupada was leaving almost when half of his body was in the car. Then Prabhupada turns and looks at him right in the eye that we often hear him do so and just says two words. He could have found the answer to his question in Prabhupada’s each and every book, but Prabhupada describes it just in two words which happened to be thus, “JUST DESIRE”!

Next time when my desire is strong enough to bake that cake for Krishna, I will share it with you and hope that we will all enjoy the nectar together! Have a nice weekend!

Jaya Radhe Jaya Krishna!

HARE KRSNA HARE KRSNA KRSNA KRSNA HARE HARE
HARE RAMA HARE RAMA RAMA RAMA HARE HARE


Cheese Cake Bite

love is an unfold bud
covered in the core of heart
by one drop of your mercy
it grows into wheat
as fertile as land
a shy spike swinging softly by the wind
it crumbles in the milestone of your separation
by dint of your touch heart becomes soften
like dough in the hands of a chef
mixes with sugar
in illusion of thinking it as sugarcane
swells like free rivers
that in the end falls down through the struggle of existance
in the meadows of loneliness
cries out just for a moment’s of togetherness
thus welcomes and opens unfold
embracing whatever comes in
feeling the fervent bosom of sun
melts like cheese within cake
that bakes along the journey of existance
and heart puffs out
hankering for Your love
which learns its lesson in the end
then the cake is ready with your smile on top
waiting to be tasted the nectar flowing from your lips
as I wait to take a bite

AŞK TOMURCUĞU AÇILIYOR-LOVE BUD OPENING

Radharani, SAF ASK Tanrıçası, tüm ruhsal spirituel enerjilerin en yükseği, zevk potansiyeli bu gezegende 5000 yıl önce kutsal Vrindavan topraklarında ve tekrardan 500 yıl önce Mayapur,Hindistan'da belirdi. Radharani sadece tek bir şey öğretmek ve vermek için geldi: Çoşkun spirituel aşkın en yüksek aşamalarına nasıl erişileceğini.Spirituel zevk enerjisinin dişi formu olan Radharani en merhametlidir, Radharani'nin kuralları yoktur, Radharani hiçbir koşul olmaksızın sadece vermek, vermek ve vermek ister. Bu gerçek aşk, koşulsuz aşk platfomudur. Srila Prabhupada şöyle acıklıyor:…"Bir kisi aşkın yüce objesine aşkla ve adanmışlıkla bir yaprak, bir çicek, bir meyve ya da su sunarsa, daima kabul edilir." Asıl malzeme bhaktidir (adanmışlıktır). Saf adanmışlık bu maddi doğadaki daha asağı enerjilerce kirletilemez. Ahaituky apratihata: koşulsuz adanmışlık hizmeti hiçbir maddi koşul tarafından durdurulamaz. Bu da sizin en yüksek aşk hisleri olan "Krisna Prema"yı deneyimlemeniz için zengin ya da maddi olarak eğitimli olmak zorunda olmadığınız ve Srimati Radharani tarafından bu geçici dünyada kapana kısılmış her ruh için kolayca erişilebilir hale getirildiği anlamına gelir. En fakir ve cahil erkek ya da kadın bile kolayca bu saf AŞKIN çoşkunluğunu yaşayabilir. Bu saf aşk ve spirituel aşktan doğan eylemler öylesine güçlüdür ki hiçbir maddi koşul tarafından engellenemez. Bu nedenle size verilen şans sonsuza dek yüksek kalmaktır!!!

Srila Prabhupada'nın dediği gibi: "Biz size veriyoruz ama sorun sizin (daha aşağı maddi tatlara olan bagımlılığınızdan) almıyor olmanız.

En derin gerçek ask arzularınızın yerine getirilecegği ve bunun yanında görkemli bir ziyafet, tatlı spirituel şarkılar ve hepsi sizin zevkiniz için olan bir sürü güzel spirituel sanat olayını kaçırmayın.

Not: Eğer Aşk Tanrıcasından alacağınız kutsamaları arttırmak isterseniz dünyada milyonlarca insanın bu özel günde yaptığını yapabilir ve Radharani'nin yıikama sunu töreni icin şunlardan birini getirebilirsiniz: Bal / yoğurt/ herhangi bir meyve suyu.

Srimati Radharani Kimdir

Sri Krişna Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’dir. Svetasvatara Upanishad (6.8) de şöyle ifade edilir, “Yüce Tanrı’nın son derece mükemmellikle işleyen çoklu potansiyelleri vardır ki tüm bilinç, güç ve eylemler yalnızca Onun rızasıyla yönetilir.” Şu an yaşadığımız maddi dünyaya bahir-anga-sakti, Krişna’nın harici enerjisi denir.

Krişna Bhagavad-gita (9.10) da şöyle açıklar: “Maddi enerji benim denetimim altında işliyor.” Maddi enerji, harici enerjiden ayrı olarak başka bir enerji daha var- içsel enerji. İçsel enerji aracılığı ile ruhsal dünya tezahür oluyor. Paras tasmat tu bhavo 'nyah. Maddi enerjinin harici enerji altında idare edildiği gibi, ruhsal dünya da içsel enerji aracılığı ile idare ediliyor. Bu içsel potansiyele Hladini Sakti denir, Radharani’dir.



Caitanya Caritamrita 1.5 de şöyle denir, “Sri Radha ve Krişna’nın aşk ilişkileri Lord’un içsel zevk-veren potansiyelinin tezahürleridir. Radha ve Krişna Kimliklerinde bir olmalarına rağmen, Kendilerini ebedi olarak ayırmışlardır.” Srimati Radharani Krişna’nın en yüksek adananı olarak en büyük hazzı Ona hizmet etmekte bulur. O Lordun hizmetiyle meşgul olan tüm Gopilerin ve Talih Tanrıçalarının (Lakshmi devinin) kökenidir. O adanmışlık hizmeti yoluna girişen tüm adananların başlıca dayanağı, ideal ve nihai sığınağıdır. Önce Srimati Radharani’nin merhametini almadan Sri Krişna’ya yanaşmak bile mümkün değildir.

Srimati Radharani evrenin annesi, tüm ruhların manevi annesidir. Ve anne kavramı saflığın, özgeciliğin, şefkatin, ilginin, paylaşmanın, beslemenin ve aşkın en kutsal sembolüdür. Bu yüzden kutsal mantramız kutsal isimlerdir. Hitap eden kutsal isimlerdir. . Hare Krishna, Hare Krishna, Krishna Krishna, Hare Hare / Hare Rama, Hare Rama, Rama Rama, Hare Hare.

Hare Krishna maha-mantrası aslında Srimati Radharani’ye bir duadır. “Hare”, “Radhe” anlamına gelir. Anneye duyulan ağlamaklı, çaresiz bir yakarıştır. “Radhe! Lütfen bizi ölümlü yaşam kabusundan uyandır! Bize unuttuğumuz babamızı hatırlat ve bizi eve geri götür!” “Hare” kelimesi Krişna’nın içsel enerjisinin veya Hladini Saktisinin işareti olan “Hara” sözcüğünden türemiştir. Bu da Srimati Radharani’den başka birşey değildir. Kişi maha-mantrayı söylerken, “Ey Krişna! Ey Radha!! Lütfen beni senin adanmışlık hizmetinle meşgul et” diyordur. Krişna’ya doğrudan erişilmesi zordur ama O bhakta-vatsala, yani daima adananlarını memnun etmeye heveslidir. Bu yüzden bir adananın ruh hali, bizi sonradan Sri Krişna’ya tavsiye eden Srimati Radharani’nin merhametini uyandırmalıdır. Sri Krişna kolaylıkla Srimati Radharani tarafından memnun edildiği için, Krişna o zaman bizi hizmetine kabul eder.

Krişna bilinci hareketinde, adananlar Onun maha-mantrada ki isimlerini dikkatle zikrederek, Ona deiti formunda hizmet ederek ve Radha ile Krişna’nın birleşmiş şekli olan en merhametli Sri Caitanya Mahaprabhu’nun talimatlarını takip ederek Srimati Radharani’ye Krişna’ya yapılan adanmışlık hizmetinin bahşedicisi olarak dikkatle hizmet ederler.

Srimati Radharani’nin Belirişi


Srimati Radharani Lord Krişna’nın ebedi eşidir. Beşbin yıl önce Lord Krişna geçmiş zaman meşgalelerini gerçekleştirmek üzere bu gezegene geldiğinde, Srimati Radharani’de belirdi.

Hindistan Mathura yakınlarındaki Varsana’da Srimati Radharani’nin sığınağı altındayız, burası Onun janma-lilası. Srila Prabhupada ne zaman Radharani’den bahsetse oldukça ağzı sıkı olur- O son derece özeldir, tüm mutluluk Onda yayılır ve Krişna Kendini Onda yayar, O tüm talihin kaynağıdır ve özgün melektir. Krişna Ona karşı yapılan hiçbir kabahete tolerans göstermez…

Bunu söyleyerek, Srimati Radharani’nin nasıl belirdiğinin geçmiş zaman öyküsünü anlatalım. O sadece Krişna’ya hizmet için geldi… O, Onun için adananlar yapmak istedi, tıpkı yine MahaPrabhu için adanlar yapmak için gelen (Radharani’nin yayılımı olan) Gadadhara Pandit gibi.

Ne zaman ki Lord yeryüzüne iner, istisnasız olarak sevgi dolu dostları tarafından kendisine eşlik edilir. Beşbin yıl önce Sri Krişna özgün formunda, Vrindavan’da ki bir çoban çocuk olarak yeryüzüne indiği zaman Srimati Radharani de Kendi özgün formunda Ona eşlik etmişti. Küçülen ayın onsekizinci gününde, tam olarak Sri Krişna’nın belirişinden iki hafta sonra belirdi. Srimati Radharani, Vrindavan Nandagram’ın birkaç mil uzağındaki Barsana köyünün yakınında Vrashabhanu ve eşi Kritida tarafından bir nilüfer çiçeği üzerinde bulundu. Bhadra ayının bir yarım-ay gecesi, Kral Vrishabhanu yıkanmak için Yamuna nehrine geldi ve kendini altından bir auranın, saf aşkın altından aurası içine dalmış olarak buldu. Sarmal yapraklarının üzerinde bir kız bebeğin durduğu bir nilüfer çiçeğinden yayılıyordu. Kral bebekle saraya döndüğünde, Kraliçe Kirtida zevkten keyiflenmişti. Kızın kör olmasına da şok olmuştu. Aslında bebek kendini küçük bir çiçek tomurcuğu kadar kapatmıştı, ne gözlerini ne de küçüçük ellerini ve ayaklarını açmıştı. Srimati Radharani’nin gözlerini ilk kez sadece Sri Krişna önünde belirdiğinde açtığı söylenir. O zamana kadar gözleri kapalıydı.


Krişna ile Radha’nın ilişkisinin tatlılığını anlamak dünyevi bakış açısıyla mümkün değildir. Bir adananın Krişna ile ilişkisinin en yüksek seviyesi olan madhurya-rasa denilen yakınlık platformundaki adanmışlığı anlaması yalnızca bir nebze bile maddi kirliliğin olmadığı bhaktinin en yüksek aşamalarında mümkündür. Bu yüzden Svarupa Damodara Gosvami şöyle yazmıştır: “Radha ve Krişna’nın aşk ilişkileri öyle gözüktüğü halde sıradan, maddi aşk ilişkileri değildir. Mazkaralar ve budalalar Krişna’yı sıradan bir adam olarak yanlış anlar. Krişna’nın aşkın doğasını bilmezler. Krişna’nın rasa-lilaları olan Gopilerle dansını taklit etmeye çalışırlar.” Bundan daha büyük bir kabahat yoktur. Bhakti yoluna başlayan adananlar dikkatle böylesi kabahatlerden kaçınmalıdır. Yalnızca en merhametli Anneleri olarak Srimati Radharani’ye merhameti için, bhakti için ve Krişna’ya hizmet etmek üzere bir fırsat için dua etmelidirler.


Kral Vrshabhanu, Radharani görmeye gelen Narada Muni’ye kutsaması için Radharani’yi sunduğu zaman, Narada Muni çoşkunluğa garkolmuştu, tüyleri diken diken oldu ve gözlerinden yaşlar süzülüyordu, tüm bedeni titriyordu… Narada Muni bebeği alıp kucağına koydu. “Tüm evrende heryere gittim ama hiçbir yerde bunun gibi böylesi güzel bir kız bulamadım. HİÇBİRYERDE!! Çok talihliyim” diye düşünmeye başlamıştı.

Sonra da Narada Muni, Kral Vrshabhanu’ya bu bebeğe kızı olarak sahip olduğu için çok talihli olduğunu söyledi. “Bu kız neredeyse o yer Talih Tanrıçasını barındırır. Öyleyse senin görevin sadece bu bebeğe bakmak başka hiçbir şey değil.” Narada Muni O kucağındayken, son derece memnun edici dualarla Radharani’ye dua etti. Ondan gençlik dolu Kishori formunu göstermesini istedi. Çok memnun olan Radharani tüm sakhileriyle beraber onun önünde belirdi ve Narada Muni’ye Onunla Kusum Sarovar’da buluşmasını söyledi. Böylece Narada Muni çok çok memnun edici olan, Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’ni cezbeden Srimati Radharani’nin Kishori Formunun darshanını almış oldu.

Lord Krişna’nın annesi Yasoda en iyi arkadaşı Kritida’nın bir bebeği olduğunu duydu ve böylece eşi ve oğluyla beraber ziyarete geldi. Krişna beşiğe kadar emekleyip Kendisini yukarı çekti ve içeri baktı. O anda, Srimati Radharani’nin kapalı olan gözleri kımıldadı ve kocaman açılıp tıpkı nilüfer gibi açtı. Öyle görünüyor ki yalnızca Sri Krişna’nın formundan başka bu dünyaya ait hiçbirşeyi görmek istememişti. Herkes zevkten keyiflenmişti.

Lütfen Radharani’nin Kendisini gözlerimize görünür kıldığı belirişinin bu çok özel gününde Istanbul Isvara ve Srimati Radharani’nin dokuz yıldır uzunca beklenen kavuşmasına sahit olmak için bu son derece zevkli etkinlikte bize katılın. Narada Muni’nin Kendisini ona göstermesi için güzel dualarını Radharani’ye sunduğu gibi,bizlerin de bize Onun en sevgilisi Krişna’ya ve ebediyen gözlerinin önünde İlahi Çift Radha ve Krişna’nın görüntüsünün olmasını dileyen adananlarına hizmet etmek üzere bhakti vermesi ve merhameti için tüm iyi dileklerimiz ve dualarımız Radharani’ye aksın.

Gelip Radharani’nin bir bakışını alma ve zengin bir ziyafet, tatlı Radha şarkıları ve görsel hikayeleri formundaki Onun merhamet okyanusuna dalma şansını kaçırmayın!

Srimati Radharani – Krişna’nın Cezbedicisi

İlahi Lütuf A.C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada tarafından,
Radharani’nin Beliriş Günü’nde Londra’da verilmiş bir konferans, 18 Eylül 1969

BUGÜN RADHASTAMİ, Srimati Radharani’Nin beliriş günü. Radharani, Krişna’nın doğumundan onbeş gün sonra belirdi. Radharani Krişna’nın zevk potansiyelidir. Radha-krsna-pranaya-vikrtir hladini-saktih. Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’nin Vedik yazınlarda da teyit edildiği gibi çeşitli enerjileri vardır: parasya saktir vividhaiva sruyate.

Yüce Tanrı’nın şahsen yapacak hiçbirşeyi yoktur. Na tasya karyam. Biz burada maddi dünyada çok büyük bir politik liderin ya da ticari liderin şahsen yapacak hiçbirşeyi olmadığını görüyoruz, çünkü birçok asistanları var. Benzer şekilde, altı zenginlikle dolu olan Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’nin şahsen birşey yapmak zorunda mı? Hayır. Onun bir sürü asistanı var.

Bhagavad-gita’da Krişna şöyle der, sarvatah panipadam tat: “Tanrı’nın elleri ve bacakları heryerdedir.” Krişna’nın yapacak hiçbirşeyi olmadığını görürsünüz. O sadece gopilerle (çoban kızlarla) ve Radharani ile eğleniyor. İblisleri öldürmüyor. İblisleri öldüren Krişna Vasudeva Krişna’dır; O orjinal Krişna değildir. Krişna Kendini yayar. Onun ilk yayılımı Baladeva’dır. Baladeva’dan Sankarsana, Pradyumna, Aniruddha ve Vasudeva gelir. Dolayısıyla Krişna, Vasudeva rolünde Mathura ve Dvaraka’da rol yapar. Ama orjinal rolündeki Krişna Vrindavan’da kalır.

Bengal’de ki en büyük kurgu yazarlarından biri olan Bankim Chandra Chatterjee yanılarak Vrindavan’ın Krişna’sının, Dvaraka’nın Krişna’sının ve Mathura’nın Krişna’sının farklı kişiler olduğunu düşünmüştü. Krişna aynıdır ama O kendisini milyonlarca ve trilyonlarca forma yapabilir. Advaitam acyutam anadim ananta-rupam. Sınırsız formu olduğu halde- ananta rupam –O advaita’dır: Krişna ve Onun diğer formları arasında ayrım yoktur.

Krişna zevk almak istediği zaman, ne çeşit zevk alacaktır? Bu Srila Jiva Gosvami tarafından tartışılmıştır. Krişna Param Brahman, Mutlak Gerçektir.Mutlak Gerçeğin üç özelliği vardır: Brahman, Paramatma ve Bhagavan. Mutlak Gerçeği zihinsel varsayımla anlamaya çalışan Jnaniler ufacık bilgileriyle Mutlak Gerçeği gayrişahsi Brahman olarak idrak ederler. Ve Mutlak Gerçeği meditasyon araclığıyla anlamaya çalışan yogiler Mutlak Gerçeği Paramatma olarak idrak ederler.

Paramatma Yüce Olanın herkesin kalbinde yerleşik olan özelliğidir. Isvarah sarva-bhutanam hrd-dese 'rjuna tisthati. Ve bu Paramatma özelliği Bhagavan’ın, Tanrılığın Yüce Şahsı Krişna’nın bir yayılımıdır. Krişna Bhagavad-gita’da (10.42) şöyle der,

atha va bahunaitena
kim jnatena tavarjuna vistabyaham

idam krtsnam ekamsena sthito jagat

Arjuna Krişna’nın yeteneklerini anlamaya çalışıyordu, bunun için Krişna onuncu bölümde açıkladı, “Mevsimlerden ilkbaharım, nehirlerden Ganj’ım, hayvanlardan aslanım, insanlar arasında kralım…” Ve Krişna şu sonuca vardı, “Daha ne kadar devam edeyim? Yalnızca, sadece tek bir tam parçamın evrene girmesiyle tüm kozmik tezahürün var olduğunu anlamaya çalış.”

Maddi dünya Krişna’nın tek bir tam parçası üzerinde mevcut. Ve Krişna’nın Kendisi evrenin içine girer: andantara-stha-paramana-cayantarastham. Onun girişi olmadan evren varolamaz. Ruh can bedeni terkeder etmez, beden işe yaramazdır. Beden bir başbakanın olabilir ama ruh bedeni terkeder etmez beden tek metelik bile etmez. Benzer şekilde de, Krişna evrenin içine girdiği için evrenin değer var. Aksi halde, sırf bir madde yığınından ibaret. Dolayısıyla Krişna zevk almak istediği zaman, ne çeşit bir zevk alacak? Bu Srila Jiva Gosvami tarafından tartışılmıştır. Krişna Yüce Büyüktür. Tanrı büyüktür, herkes bilir. Öyleyse Büyük Olan zevk almak istediğinde ne nitelikte bir zevk alacaktır? Anlaşılması gereken budur.

Bu yüzden Svarupa Damodara Gosvami radha-krsna-pranaya-vikrtih’yi yazmıştır. Radha ve Krişna’nın aşk ilişkileri öyle göründüğü halde sıradan, maddi aşk ilişkileri değildir. Avajananti mam mudha: maskaralar ve budalalar Krişna’yı sıradan bir adam olarak yanlış anlar. Onlar Krişna’nın aşkın doğasını bilmezler. Onlar Krişna’nın rasa-lilalarını, (yani) gopilerle dansını taklit etmeye çalışırlar. Böyle bir çok maskara var.

Krişna’yı anlamak zordur:


manusyanam sahasresu
kascid yatati siddhaye
yatatam api siddhanam
kascin mam vetti tattvatah

Milyonlarca kişiden biri yaşamını mükemmelleştirmeye çalışabilir. Neredeyse herkes bir hayvan gibi çalışıyor, ve bir hayvan için mükemmeliyet söz konusu değildir. Hayvanların eğilimleri yemek yemek, uyumak, çiftleşmek ve savunma yapmaktır. Ve ne yazık ki çoğu insan hayvanlar gibi meşgul oluyor. Başka bir işleri yok. Tüm gün ve geceyi –“Dışkı nerde? Dışkı nerde?”, diye geçiren domuzlar gibiler. Ve domuzlar yemek için biraz dışkı bulur bulmaz şişmanlarlar. Sonra, “Seks nerde? Seks nerde?” Domuz eşinin annesi mi kız kardeşi mi bile olduğunu göz önünde bulundurmaz. Bu domuzun yaşamıdır. İnsan yaşamı domuz medeniyeti için değildir. Ama modern toplum yontulmuş gözüktüğü halde bir domuz medeniyetidir çünkü domuzlar gömlek ve ceket giyiyor. Bu karşın, Krişna bilinci hareketi Krişna’yı anlamak içindir. Bu biraz emek, sadelik ve kefaret gerektirir. Tapasa brahmacaryena samena ca damena ca. Kişi tapasya ve brahmacarya – sadelik ve bekaret altına girmelidir. Brahmacarya seks hayatını durdurmak ya da kontrol etmek anlamına gelir. Brahmacari olunmadan, seks dürtüsünü kontrol etmeden kişi ruhsal hayatı anlayamaz. Önceleri Vedik medeniyetinde oğlanlar en başından brahmacari olmak için eğitilirlerdi. Erkeklerin ve kızların on ya da oniki yaşlarında beraberce eğlendikleri Modern günümüz gibi değildi. Böylesi bir eğlence beyni bozar; daha ince beyin dokuları kaybolur dolayısıyla kişi daha yüksek şeyleri anlayamaz.

Bunlar benlik idraki yöntemleridir: samena (akıl kontrolüyle), damena (duyuların kontolüyle), tyagena (sadaka vermekle), saucena (temizlikle). Fakat bu çağda bu süreçlerin altına girilmesi çok zor. Neredeyse imkansız. Bu yüzden Lord Caitanya, Krişna’nın Kendisi tek bir yöntemle Kendini kolaylıkla elde edilebilir kıldı:

harer nama harer nama
harer namaiva kevalamkalau nasty eva nasty eva
nasty eva gatir anyatha

Bu çağ, Kali-yuga en düşkün çağ sayılır. Çok ilerleme kaydettiğimizi sanıyoruz ama bu en düşkün çağ çünkü insanlar hayvanlara benzemeye başlıyor. Hayvanların dört bedensel ihtiyaçtan- yemek yemek, uyumak, çiftleşmek ve savunmaktan- başka bir ilgisi olmadığından, be şekilde bu çağda da insanlar bedensel ihtiyacın dört ilkesiyle ilgililer. Ruh hakkında hiçbir bilgileri yok, ne de ruhun ne olduğunu idrak etmeye hazırlar. Bu da bu çağın eksikliği.

Ama insan yaşam formu özellikle kişinin kendisini idrak etmesi için. “Ben neyim? İnsan yaşamının vazifesi budur. Athato brahma-jijnasa: Bu yaşam Brahman, Paramatma ve Bhagavan hakkında soruştumak içindir.

Jijnasu soruşturma anlamına gelir. Her sabah soruşturuyoruz, “Bugün ki haberler ne?”. Hemen bir gzatede alıyoruz-meraklılık orda- ama yalnızca çok temel şeyleri soruşturuyoruz. En yüksek olasılık, brahma-jnana, ruhun bilgisi hakkında soruşturma arzumuz hiç yok.

Modern uygarlıktaki eksiklik bu. Bu insanlar esas olarak nasıl para kazanılacağını soruşturuyor. Bu eğilim her çağda mevcut, ama bu çağda başlıca factor haline geldi. Herkes sadece bedensel ihtiyaçlarla meşgul oluyor. Nidraya hriyate naktam: insanlar geceleri çok sesli, horlayarak uyuyor. Vyavayena ca va vayah: ya da seksle meşgul oluyor. Bu şekilde zaman kaybediyorlar. Ve gündüz vakti de- diva carthehaya rajan: “Para nerde? Para nerde? Para nerde?” Ve kutumba-bharanena va – kişi para alır almaz aile için nasıl birşeyler alacağını düşünüyor, hepsi bu. Alışveriş, horuldamak – materyalistik yaşamda ki meşguliyet bu.

Uyumak, çiftleşmek, para kazanmak ve aileye iyi bir daire ve yiyecek sağlamaya çalışan böyle bir çok budala kişi arasından biri insan formunun nasıl mükemmelleştireleceğini merak eder. Bu hayat mükemmeliyet içindir. Mükemmeliyet nedir? Mükemmeliyet sefaletten kurtulmak anlamına gelir. Herkes sefaletten kurtulmaya çalışıyor ama kimse onunla kurtulacağı nihai amacı bilmiyor. Na te viduh svartha-gatim hi visnum. Kişi ne zaman Visnu’ya yaklaşırda, ozaman sefaletten kurtulabilir.

İnsanlar burada maddi dünyada aya gitmeye çalışıyor ama bu budala insanlar oraya gitseler bile ne kazanacaklarını bilmiyorlar. Ay maddi gezegenlerden biri. Krişna zaten Bhagavad-gita’da diyor ki, a-brahma-bhuvanal lokah…Tüm maddi gezegenler sefalet yeridir. Ay çok yakındır ama en üst gezegene, Brahmaloka’ya gitseniz bile sefalet bulursunuz.

Her gece ne kadar çok sayıda gezegen olduğunu görebilirsiniz. Ama onlara gidemezsiniz. Siz sadece en yakın gezegene gitmeye çalışlıyorsunuz ve başarıs oluyorsunuz. Öyleyse sizin bilimsel gelişmeniz nedir ki?

Ama gidebilirsiniz. Maddi bilim adamları kişi kırkbin ışık yılı seyahet edecek olursa o zaman kişinin maddi dünyada ki en üst gezegene ulaşabileceğini hesaplıyorlar. Öyleyse en azından modern bilimsel hesaplamalarda oraya gitmek mümkün. Lakin kişi gidebilir; bir yöntem var. Bunu küçük bir kitapçık Easy Journey to Other Planet (Diğer Gezegenlere Kolay Yolculuk)ta açıklamaya çalıştık. Yoga yöntemiyle kişi istediği her gezegene gidebilir. Bu yogasal mükemmeliyettir.

Canlı varlığa sarva-gah, “istediği heryere gidebilen” denir. Örneğin, Narada Muni istediği ister ruhsal dünyada ister maddi dünyada istediği her yere seyahat edebilir. Öyleyse siz de bunu yapabilirsiniz. Bu mümkün. Yogi Durvasa Muni tüm evreni bir yıl içerisinde gezdi ve Visnuloka’ya, ruhsal dünyada gidip geri geldi. Bu tarihte kayıtlıdır.

Öyleyse bu mükemmeliyetlerden biridir. Ve nasıl erişilebilir? Krişna’yı anlayarak. Yasmin vijnate sarvam evam vijnatam bhavanti. Mundaka Upanisad eğer sadece Krişna’Yı anlarsanız o zaman diğer herşeyin çok kolaylıkla anlaşılabileceğini söyler. Krişna bilinci böylesine güzel birşeydir.

Bu akşam Radhastami hakkında konuşuyoruz. Radharani’yi, Krişna’nın başlıca potansiyelini, Krişna’nın zevk potansiyelini anlamaya çalışıyoruz. Vedik yazınlardan öğrendiğimiz gibi, Krişna’nın çok çeşitli potansiyelleri var: parasya saktir vividhaiva sruyate. Tıpkı şahsen hiçbir şey yapmak zorunda olmayan çok asistanı ve sekreteri olan büyük bir adamın sadece isteğiyle herşeyin yapıldığı gibi, benzer şekilde Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’nin de çeşitli enerjileri var ve herşey oldukça güzelce yapılıyor.

Şu an yaşadığımız maddi dünyaya bahir-anga-sakti, Krişna’nın harici enerjisi. Ve sadece maddi enerjiyle herşeyin nasıl da güzelce yapıldığını anlayın. Krişna Bhagavad-gita’da açıklıyor: mayadhyaksena prakrtih suyate sa-caracaram: “Maddi enerji benim gözetimim altında işliyor.” Maddi enerji kör değil. Arka planda Krişna var. Maddi enerjiden, harici enerjiden ayrı olarak başka bir enerji daha var- içsel enerji. İçsel enerji aracılığı ile ruhsal dünya tezahür oluyor. Paras tasmat tu bhavo 'nyah. Maddi enerjinin harici enerji altında idare edildiği gibi, ruhsal dünya da içsel enerji aracılığı ile idare ediliyor. Bu içsel potansiyel Radharani’dir.

Radharani’yi anlamaya çalışmalıyız. Radharani Krişna’nın zevk potansiyelidir, hladini-sakti. Vedanta-sutra’da Mutlak Gerçek anandamaya, daima zevk potansiyeli içerisinde olarak tanımlanır.

Ananda, zevk istediğiniz zaman tek başınıza sahip olamazsınız. Tek başınıza zevk alamazsınız. Bir arkadaş, aile ya da başka dostların çevresinde olduğunuzda zevk duyarsınız. Benim konuşmam, burada çok insan olduğu zaman çok zevk verici oluyor. Tek başıma konuşmaktan mutlu olamam; bu ananda değildir. Burada kimse yokken gece yarısında konuşabileceğim halde, bu ananda değildir. Ananda başkaları da olmak zorunda demektir.

Krişna, Mutlak Gerçek anandamaya olduğu için, çoğalmıştır: eko bahu syama. Aynı zamanda bizler de Krişna’ya zevk vermek anlamına gelen, Krişna’nın öz parçalarıyız. Ve başlıca zevk potansiyeli Radharani’dir.
radha-krsna-pranaya-vikrtir hladini-saktir asmadekatmanav api bhuvi pura deha-bhedam gatau taucaitanyakhyam prakatam adhuna tad-dvayam caikyam aptamradha-bhava-dyuti suvalitam naumi krsna-svarupam Krişna, Bhagavad-gita’’dan bilginiz gibi Param Brahman, Yüce Mutlaklıktır. Arjuna Bhagavad-gita’yı anladığı zaman, Krişna’ya tekrar şunu söyledi: param brahma param dhama pavitram paramam bhavan: “Sen Tanrılığın Yüce Şahsiyeti, nihai mesken, en saf, Mutlak Gerçeksin.”

Öyleyse Krişna Param Brahman, Yüce Mutlaklıktır. Maddi dünyada büyük aziz gibi bir kimsenin sadece brahmanandayı, Mutlağın, Brahman mutluluğunun zevkini çıkarmak için maddi zevke dair herşeyden vazgeçtiğini görüyoruz. Yalnızca Brahmanda olduğunu anlamak için bir sannyasi oluyor. Dolayısıyla kişi Brahman farkındalığı için maddi herşeyden vazgeçmek zorundaysa, Param Brahman’ın, Yüce Brahman’ın maddi olan birşeyden zevk alabileceğini mi düşünüyorsunuz? Hayır. Krişna’nın zevki hiç de maddi birşey değil. Bu noktanın anlaşılması gerekiyor.

Maddi dünyada Brahman ve Paramatma’ya dair çok az bilgimiz var, ama kimse Param Brahman’ı ya da Bhagavan, Tanrılığın Yüce Şahsiyeti’ni bilmiyor. Bu yüzden şöyle denir, manusyanam sahasresu kascid yatati siddhaye. Siddhaye Brahman ya da Paramatma’yı anlamaya isnat eder. Lakin Brahman’ı ve Paramatma’yı idrak etmiş bir çokları arasından ancak neredeyse bir kişi Krişna’yı bilebilir.

Krişna’yı anlamadan, Krişna’nın zevk potansiyeliyle ilgili ne anlayabiliriz ki? Büyük bir adamı tanımadan, onun içsel ilişkilerini nasıl anlayabilirim ki? Benzer şekilde, eğer Krişna’yı anlamazsak Krişna’nın nasıl zevk aldığını nasıl anlayabiliriz ki? Bu mümkün değil.

Gosvamiler bize Krişna’nın zevk potansiyeli Srimati Radharani hakkında bilgi veriyor. Krişna “tümüyle-çekici” anlamına gelir, ama Radharani öylesine büyük ki Krişna’yı cezbediyor. Öyleyse Srimati Radharani’nin konumu nedir? Bugün bunu anlamaya çalışmalı ve Radharani’ye hürmetlerimizi sunmalıyız.


tapta-kanchana-gaurangi
radhe vrndavanesvari
vrsbhanu-sute devi
pranamami hari-priye

“Radharani, Sen Krişna için öyle kıymetlisin ki. Bunun için Sana saygı dolu hürmetlerimizi sunuyoruz.” Radharanihari-priyadır, “Krişna için çok kıymetli.”dir.Radharani’nin merhameti aracılığıyla biz Krişna’ya erişebiliriz. Eğer Radharani , “Bu adanan çok iyi,” diye tavsiye ederse, o zaman ben ne kadar büyük bir ahmak olursam olayım Krişna beni derhal kabul eder. Radharani tarafından tavsiye edildiğim için Krişna beni kabul ediyor. Bu yüzden Vrindavan’da tüm adananların Krişna’nınkinden çok Radharani’nin ismini zikrettiklerini görürsünüz. Nereye giderseniz gidin adanların birbirlerini “Jaya Radhe!” diye selamlarken bulursunuz. Vrindavan’da hala bunu görebilirsiniz. Adananlar Radharani’yi yüceltiyorlar. Eğer Krişna’yı anlamak için tahminsel metodu seçerseniz bu çok, birçok ömür sürecektir. Ama eğer adanmışlık yolunu kabul ederseniz ve sadece Radharani’yi memnun etmeye çalışırsanız, Krişna’ya çok kolayca erişilecektir.
Krişna’yı Radharani teslim edebilir. O son derece büyük bir adanan, maha-bhagavatanın simgesi. Krişna bile Radharani’nin adanmışlığının niteliğini anlayamıyor. Krişna vedaham samatitani- “Ben herşeyi bilirim” dediği halde- Radharani’yi anlamakta başarısız oluyor. Radharani öylesine büyük.

Krişna herşeyi bilir ama Radharani’yi anlamak için Krişna Radhara’nin pozisyonunu kabul etti.

Krişna, “Ben tamım. Her yönden eksiksizim ama yine de Radharani’yi anlamak istiyorum. Neden?” diye düşündü. Bu soru Krişna’yı Kendisini anlamak üzere Radharani’nin eğilimlerini kabul etmeye zorladı.

Böyle mevzular tabi ki büyük bir aşkın bilimin parçası. Krişna bilincinde ilerlemiş ve sastraların, yazınların iyi bilgisine sahip olan kişi anlayabilir. Krişna Kendisini anlamak istediğinde Srimati Radharani’nin eğilimini aldı. Bu da Onun Caitanya Mahaprabhu olarak belirişidir. Radha-bhava-dyuti-suvalitam.

Caitanya Mahaprabhu Krişna’dır ama O Radharani’nin eğilimlerini kabule etmişti. Radharani daima Krişna’dan ayrılık hisleri içersinde olduğu için Lord Caitanya da Radharani pozisyonunda Krişna’dan ayrılığı hissediyordu. Lord Cairtanya’nın öğretisi budur- ayrılık hissetmek, buluşamamak. Caitanya Mahaprabhu ve Onun guru zinciri tarafından tarafından öğretilen yöntem Krişna’dan nasıl ayrılık hissi duyulacağıdır.


Aynı zamanda Gosvamiler de Vrindavan’dayken asla “Krişna’yı gördüm.” demediler. En mükemmel adananlar oldukları halde asla, Krişna’yı gördüm demediler. Duaları şöyleydi: he radhe vrja-devike.... he nanda-suno kutah!

Radharani yanlız kalmaz. Daima arkadaşları (vraja-devi) Lalita ya da Visakha ve Vrindavan’ın diğer genç kızlarıyla birlikte kalır. Dolayısıyla Gosvamiler de Vrindavan’da yaşarlarken olgunluk çağlarında şu şekilde dua ediyorlardı: he radhe vraja-devike ca lalite he nanda-suno kutah: “Radharani, neredesin? Arkadaşların nerede? Sen neredesin, , Nanda-suno, Nanda Maharaj’ın oğlu, Krişna? Hepiniz neredesiniz?” Arıyorlardı. Onlar asla, “Krişna’yı gopilerle dans ederken gördük. Dün akşam gördüm.” demediler. [Gülüşme.]

Böyle konuşanlara sahajiyalar denir. Oldun adananlar böyle konuşmaz. Sahajiyalar herşeyi ucuza alıyorlar- Krişna çok ucuz, Radharani çok ucuz- sanki Radha ve Krişnaýı her gece görebiliyorlarmış gibi. Hayır. Gosvamiler bzie böyle öğretmiyor. Onlar Radha-Krişna’yı arıyorlardı. He radhe vraja-devike ca lalite he nanda-suno kutah/ sri-govardhana-kalpa-padapa-tale kalindi-vane kutah: Orda Govardhan tepesinde misin, yoksa Yanuma’nın kenarında mısın?” ?" Ghosantav iti sarvato vraja-pure khedair mahavihvalau. Onların için böyle ağlamaktı. “Neredesin? Radharani neredesin? Lalita, Visakha, Radharani’nin arkadaşları neredesiniz?Sen neredesin Krişna? Govardhan Tepesi’nin yakınında mısın yoksa Yamuna kenarında mısın?

Ghosantav iti sarvato vraja-pure. Tüm Vrindavan arazisi boyunca ağlayıp - khedair mahavihvalau - deliler gibi Radha-Krişna’yı arıyorlardı. Vande rupa-sanatanau raghu-yugau sri-jiva-gopalakau. Bizler Gosvamilerin ayakizlerini takip etmek ve Krişna ile Radharani’yi Vrindavan’da ya da kalplerimizde nasıl arayıp bulacağımızı onlardan öğrenmek zorundayız. Caitanya Mahaprabhu’nun bhajana ya da ibadet metodu budur: ayrılık hisleri (vipralambha-seva).Krişna’dan ayrılık hissiyle Mahaprabhu denize düşerdi. Gecenin yarısında yatak odasından dışarı çıkardı. Kimse nereye gittiğini bilmezdi. O Krişna’yı arıyordu.

Bu adanmışlık hizmeti yöntemi Caitanya Mahaprabhu tarafından öğretilir. Bu çok kolayca, “Krişna’yı ve Radharani’yi rasa-lilalarında gördüm.” demek değildir. Hayır, öyle değil. Ayrılığı hisset. Krişna’dan ne kadar ayrılık hissederseniz o kadar ilerlediğinizi anlamalısınız. Krişna’yı yüzeysel olarak görmeye çalışmayın. Ayrılık hissetmede gelişin ve ondan sonra adanmışlığınız mükemmel olacaktır. Lord Caitanya’nın öğretisi budur.

Atah sri-krsna-namadi na bhaved grahyam indriyaih. Maddi duyularımızla Krişna’yı göremeyiz ya da Krişna’nın adını duyamayız. Kendimizi Tanrı’nın hizmetiyle meşgul etmeliyiz.Hizmet nerede başlar? Jihvadau: dilden. Bacaklardan, gözlerden ya da kulaklarda değil. Dilden başlar. Nasıl? Hare Krsna, Hare Krsna, Krsna Krsna, Hare Hare/ Hare Rama, Hare Rama, Rama Rama, Hare Hare’yi söyleyin. Ve Krişna-prasadam alın. Dilin iki işi var: sesle konuşmak, Hare Krişna ve prasadam almak. Bu yöntemlerle Krişna’yı idrak edeceksiniz.

Krişna’yı görmeye çalışmayın. Maddi gözlerinizle Krişna’yı göremezsiniz, ne maddi kulaklarınızla Onu duyabilirsiniz ne de Ona dokunabilirsiniz. Ama eğer dilinizi Tanrı’nın hizmetinde meşgul ederseniz o zaman O size Kendisini gösterecektir: “İşte buradayım.” İstenen budur.

Öyleyse tıpkı Radharani’nin yaptığı gibi, Lord Caitanya’nın bize öğrettiği gibi Krişna’dan ayrılık hissedin ve dilinizi Tanrının hizmetinde meşgul edin. O zaman bir gün, olgunlaştığınız zaman Krişna’yı yüz yüze göreceksiniz.

Çok teşekkürler.

RAMACANDRA, İDEAL LİDER ve KRAL-The IDEAL LEADER and The KING

~*~*~*English is below the entry~*~*~*

"Onsekizinci enkarnasyonunda Lord, Kral Rama olarak belirdi. Yarıtanrılar için memnun edici meşgaleler icra etmek üzere Hint Okyanusunu kontrol ederek ve ardından okyanusun diğer tarafındaki ateist Kral Ravana'yı öldürerek insanüstü güçler sergiledi. "

(Srimad Bhagavatam)
Tanrının maddi dünyada görünmesinin yada enkarnasyonunun iki nedeni vardır: Bizzat adanmışlarının korunması ve sadece Onu düşünen adanmışlarını memnun etmek için yeryüzüne iner.Yedi bölüm 24,000 dizeden oluşan Ramayan destanı, karısı Sita kötü Lanka kralı Ravana tarafından zorla kaçırılan Ayodhya prensi Rama'nın öyküsünü anlatır.Bugünkü şekliyle bilge Valmiki'nin Ramayana destanı I.Ö. 500 den 100 lere tarihlenir ya da yaklaşık olarak Mahabharata destaninin ilk uyarlamalarıyla yaşıttır.

Srila Prabhupada diyor ki;

Lord bizim aramızda Rama, Nrisimha, Varaha ya da Krsna olarak ozgun formlarinda gorundugu zaman, insan gucuyle imkansiz olan bir cok harikulade roller icra eder. … Lord Krsna daha annesinin kucaginda yattigi gunlerde bile insan gucuyle imkansiz olan faaliyetlerini sergiledi. Lordu oldurmek icin gogsune zehir surdugu halde Putana cadisini oldurdu. Lord dagal bir bebek gibi onun gogsunu emdi ve aynı zamanda hatta hayatini da icine cekti. Benzer şekilde, tipki bir kurbagayi semsiye gibi kaldiran bir cocuk gibi Govardhana tepesini kaldirdi ve sırf Vrindavanin sakinlerine koruma saglamak icin birkac gun araliksiz ayakta dikildi. Bunlar Puranalar, Itihasalar (tarih) ve Upanisadlar gibi yetkin Vedik yazinlarda anlatilan Lordun insan ustu faaliyetlerinden bazilaridir.

(Kralice Kunti'nin Öğretilerinden alıntılanmıştır.)




~*~*~*For english please read the rest of the entry~*~*~*

"In the eighteenth incarnation, the Lord appeared as King Rama. In order to perform some pleasing work for the demigods, He exhibited superhuman powers by controlling the Indian Ocean and then killing the atheist King Ravana, who was on the other side of the sea."

(Srimad Bhagavatam)

There are two reasons for God’s appearence or incarnation in this material world:He descends for the protection of His devotees personally and just to please His devotees constantly thinking of Him. The epic Ramayana consists of 24,000 verses in seven cantos and tells the story of a prince, Rama of Ayodhya, whose wife Sita is abducted by the demon (king of Lanka, Ravana. In its current form, the Valmiki Ramayana is dated variously from 500 BCE to 100 BCE, or about co-eval to early versions of the Mahabharata.

Srila Prabhupada speaks out;

When the Lord Himself appears among us, as Rama, Nrisimha, Varaha or in His original form as Krishna, He performs many wonderful acts which are humanly impossible. ...Lord Krishna exhibited His humanly impossible activities even from the days of His lying om the lap of His mother. He killed the Putana witch, although she smeared her breast with poison just to kill the Lord. The Lord sucked her breast like a natural baby, and He sucked out her very life also. Similarly, He lifted the Govardhana Hill, just as a boy picks up a frog's umbrella, and stood several days continuously just to give protection to the residents of Vrindavana. These are some of the superhuman activities of the Lord described in the authoritative Vedic literatures like the Puranas, Itihasas (histories), and Upanishads.

(Excerpt from the Teachings of Queen Kunti)

LORD RAMACANDRA'NIN BELİRİŞİ-LORD RAMACHANDRA'S APPEARANCE

~*~*~*English is below the entry~*~*~*

Herkese Hare Krişna! Bugün Krişna’nın ideal bir kral olan güçlü enkarnasyonu Lord Sri Ramacandra’nın Beliriş Günü. Lord Ramacandra iki milyon yıldan da önce Treta-yugada belirdi. Lütfen A.C. Bhaktivedanta Swami Prabhupada’nın Lord Ramacandra, Onun meşgaleleri, Krishna’nın enkarnasyonları ve Vaisnava kültürünün bu çok özel gününün önemine dair konuşmasını okuyun. Özgün Vedik kültüre, Hindu toplumunun hiç de bizim ayrımcı olduğunu düşündüğümüz gibi olmayan kast sistemine dair daha fazlasını bulacaksınız.

Prabhupada bize toplumun farklı kısımlarını, Vedik kültürün özgün Hindistan’ının eğitim ve idari sistemini açıklıyor. Eminim Prabhupada’nın söylevinde Lord Rama’nın bu aşkın ve büyüleyici görkemini duymanın tadını çıkarırken modern yaşam ve Hindistan’a dair sorulara da yanıtlar bulacaksınız. Ayrıca harekrishnaturkey yahoo e-grup sayfasının “Files” bölümünden de “Rama’nın İsminin Gücü” adlı dosyayı da okuyabilirsiniz.

Herkese Mutlu Rama Naviler!!!

SRILA A. C. BHAKTIVEDANTA SWAMI PRABHUPADA tarafından Lord Ramacandra'nın Beliriş Günü Konuşması;27 Mart 1969,Hawaii

ramadi murtinu kala-niyamena tisthan nanavataram akarod bhuvanenu kintu kanna
svayam samabhavat parama puman yo govindam adi-purunam tam aham bhajami
[Bs. 5.39]

Brahma-samhita’da Lord Ramaracandra’nın enkarnasyonunun anlatıldığı bir dize vardır. Sadece Rama değil daha birçok sayısız enkarnasyonlar vardır. Bir nehrin dalgalarına benzetilirler. Bir nehrin dalgalarının ya da bir okyanusun dalgalarının sayılamayacağı gibi, benzer şekilde Yüce Lordun kaç tane enkarnasyonunun olduğunu saymak da mümkün değildir. Ama onlar arasından esas isimler sastralarda belirtilir. Bu nedenle ramadi denir. Ramadi, rama ve aynı zamanda diğer birçok enkarnasyon demektir. Ve onlar mevcuttur. Bir enkarnasyon göründü ve sona erdi demek değildir. Hayır. Böyle değil. Tıpkı Lord Ramacandra bu gezegende göründüğü gibi, milyonlarca yıl önce diyelim. Treya-yuga da göründü. Treta-yuga demek… Biz bu Kali-yuga çağının yalnızca beşbinyılını geride bıraktık. Bundan önce Dvapara-yuga vardı. Dvapara-yuga 800,000 yıl demektir. Ve ondan önce de Treta-yuga onikiyüzbin yıl sürdü. Bu demek oluyor ki Lord Ramacandra en azından iki milyon yıl önce bu gezegende göründü.

Öyleyse şimdi Lord Ramacandra Ayodhaya da göründü. Kuzey Hindistan’da, Ayodhya’da bir yer var. O orada göründü. Kannan’ın Mathura’da göründüğü gibi… O da kuzey Hindistanda’dır. Ve Mathura, Yeni Delhi’den güneye doğru yaklaşık doksan mil kadar aşağıdadır. Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi adını daha önceden duymuşsunuzdur. Yani Ayodhya, New Delhi’nin beşyüz mil kuzeydoğusunda bulunur. Dolayısıyla Lord Ramacandra bu günde göründü. Bugüne Sri Rama Naumi denir. Ayn dokuzuncu gününde Lord Ramacandra göründü. Babası Ayodya kralıydı ve üç eşi vardı. Yani… Hayır. İki eşi vardı. Öyleyse iki eşinden dört oğlu vardı. Ramacandra en büyük oğuldu. Lord Ramacandra’nın yaşamı ve faaliyetleri… [ara]… Ramayana denilen bir kitaptadır. Ramayana adını duymuşsunuzdur. Ramayana da tarih olarak kabul edilir. Vedik yazınlar da aynı zamanda tarihtir. Puranalar, Srimad-Bhagavatam, Mahabharata ve Ramayana, bunlar tarihi kitaplar arasında sayılır. Ramacandra’nın tarihi babasının emekli olmak istemediydi. Dasaratha, Maharaja Dasaratha. Ve Lord Ramacandra’yı tahta oturtup emekli olmak istedi. Böylece her şey ayarlanmıştı fakat tam bir gün önce en genç eşi tüm şeyi başka bir şekle çevirdi. Bazen Maharaja Dasaratha dolama denilen bir şeyden çekiyordu, parmakta bir sorun? Ve bu kraliçe ona çok iyi hizmet ediyordu ve çok memnundu. Ve dedi ki, Benim sevgili Sarminöha’m, eğer benden istediğin bir takdis varsa sana verebilirim. Ve o da, ihtiyacım olduğunda senden takdisi isteyeceğim. Şimdi değil. Böylece Lord Ramacandra’nın taç giyme töreninden tam bir gün önce kocası Maharaja Dasaratha’ya yaklaşığ ona şunu hatırlattı, Benim sevgili kocacım bana bir kutsama vermeye söz verdin ve ben de sana ona ihtiyacım olduğunda senden isteyeceğimi söyledim. Maharaja Dasaratha, Evet hatırlıyorum dedi. Şimdi bir kutsama istiyorsun? O da, Evet dedi. Ve nedir o? Dedi ki Ramacandra tahta oturtulamaz. Taç oğluma, Bharata’ya giydirilmeli. O şaşırmıştı. Büyük bir talep. Böylece,(kral) dedi ki peki bu yapılacak. Senin oğlun. Çünkü evvelden, krallar… Evvelden değil, o güne kadar bile Hindistan’da bir çok kşatriya kral vardı. Birden fazla eşleri vardı. Ve onlar, doğal olarak, farklı eşler arasında rekabet vardı. Yani aynı şey. İnsan piskolojisi aynı. İki milyon yıl önce bile aynı mantık vardı ve (kraliçe) Benim oğlum kral olmalı, Ramacandra değil diye istedi. Ramacandra büyük olan kraliçe Kausalya’nın oğlu oluyordu.

Böylece Maharaja Dasaratha kabul etti ve Ramacandra’yı çağırttı. Sevgili oğlum, senin… O da istedi ki…O (kraliçe) çok diplomatikti. Ramacandra’nın ondört yıllığına ormana gitmesini istedi. Fikir politikti, Kral hemen şimdi oğlumu makamına getirmeyi kabul edebilir fikri. O halde, birkaç gün sonra, bu Ramacandra ordusuyla gelebilir ve krallığı devam ettirme de güçlük olabilir. Onun için (kraliçe) Ramacandra’nın ormana gitmesi ve o günden itibaren ondört yıl sona erene kadar geri gelmemesini istedi. Böylece Maharaja Dasaratha kabul etti. Çünkü o bir kşatriyaydı. Verieln sözü görün. Bir kşatriya asla sözünden geri dönmez, asla hiçbir meydan okumayı geriçevirmez. Bir kşatriyaya biri tarafından, Seninle savaşmak istiyorum diye meydan okunursa, geri çeviremez. Bu kşatriya ruhudur. Şimdi meşguluüm diyemez. Farzedin ki biri size gelip sizinle dövüşmek istediğini söylüyor. Siz de, dövüşmek saçmalığı da ne? Benim vaktim yok, diyebilirsiniz. Biz tapınaktayız. Ama bir kşatriya bunu inkar edemez.Bir kşatriya tek seferde kabul etmek zorundadır. Ah, evet. Hadi öyleyse. Ve silah olmalı, eğer hiç kılıcı ya da silahı yoksa ona silah tedarik edilmeli ve savaşmalı. Bu kşatriya ruhudur. Bir ülkeye hükmetmeye karşı büyük bir eğilimle yüksek derecede yardımseverdirler, yiğittirler ve sözlerini tutarlar. Bir ülkeye hükmetmelidirler. Yöneticiler. Onların işi…

Geçimlerine göre insan sınıfları için farklı buyruklar vardır. Brahmanalar, onlar geçimlerini altı şekilde çıkarabilir. Paöhana paöhana yajana yajana dana pratigraha. Altı. Ve oniki yüksek vasıfla nitekli olmalılar. Birçok kez tartıştık. Bu vasıflar arasından doğru sözlülük bir brahmana için birinci öğe. Bir kşatriya yalan söyleyebilir. Buna müsaade edilir çünkü diplomat, politik olmak zorunda. Ama bir brahmana, ah, onun yalan söylemesine izin verilmez. Kast sistemi ya da varnaşrama sistemi, sistem bu. Herkes eğitimlidir. Çünkü bu dört insan sınıfına da toplumda ihtiyaç vardır. Toplumun düzgün muhafazası için bir insan sınıfı çok akıllı olmalı, tüm iyi niteliklerle son derece vasıflı olmalı. Bu şekilde, ideal karakterde eğitilmeliler ki insanlar görüp onları takip edebilsin. Bu nedenle bahmanalara oldukça fazla saygı gösterilir çünkü onlar ideal karakterli, eğitimli ve dindardır, bilimi, ruhsal bilimi bilir. Bu yüzden onlar toplumun yüksek itibarlı ve en üstünde tutulur. Sonraki idareci, idari sınıf, kşatriyalar. Onlar nasıl öldürüleceğine dair eğitilmişlerdir. Kşatriyaların öldürme sanatını öğrenmek için ormanda avlanmasına izin verilirdi çünkü bu kşatriyalar için gereklilikti. Kşatriya, eğer o… Kral yanlış yapan birini bulursa, eğer isterse hemen onun kellesini uçurabilir. Kral o derece güçlüydü. Ve bu bir savaş varsa demek değildi, başkan ya da kral rahatça evinde oturur ve sıradan askerler gidip hayatını feda eder demek değildi. Hayır. Evvelden, kral veya devletin başı, o her şeyden önce savaşmaya dövüşmeye giderdi. Resimde görüyorsunuz, Kurukşetra’da savaşın en yüksek rütbeli adamları, her iki tarafta, bu taraf ve o taraf, at arabalarıyla saf durmuştu.
Baş adam, önder ya da kumandan en arkaya sığınıp, kendini koruyup zavallı askerler de (Prabhupada kıkırdar) savaşa atılıyor değil. Hayır. Bunlar kşatriya ruhluydu. Ve bu sinif adamlarin o şekilde, kşatriya, savaşçı adamlar olarak eğitilmesi gerekliydi. Hindistan’da bu eğitim çok uzun zamanan beri olduğu için, bu yüzden orada asker toplamada zorluk yoktu. Hala savaşmaya hazır olan bir erkek sınıfı var. Bunlara denir ki… Tıpkı Gurkhalar, Nepalliler gibi. Nepal ismini duymuşsunuzdur. Hala küçük bir devlet, bağımsız devlet. Hindistan içerisinde değiller. Çin ve Hindistan arasında. Tüm Nepal nüfusu, onlar kşatriyalar. Ah, onlar çok iyi savaşçılar. Benzer şekilde Şihler, Jataslar da. Sınıflar var. Öyleyse onlar daima savaşmaya hazır. Ve İngiliz İmparatorluğu’nun gönüllü olarak tasfiye edildiğine şaşacaksınız çünkü onlar Hindistna’ı kaybetti. İngilizler, onlar anladılar ki şimdi Hindistan’ı kaybettiğimiz için doğu imparatorluğumuzu elimizde tutmanın olasılığı yok. Bu yüzden tasfiye oldular. Neden? Aslında tüm İngiliz İmparatorluğu Hintli askerler, bu Sihler ve Gurkhalar tarafından idare ediliyor ya da yönetiliyordu. Tüm imparatorluğu genişlettiler. Hindistan ile içtimai bir mevki alınca, imparatorluklarını sadece bu Sih ve Gurka askerlerle Orta Doğu ve Uzak Doğu’da genişlettiler. Burma ve heryerde üstünlük sağladılar.

Öyleyse savaşçı erkek sınıfına ihtiyaç var. Siz ülkenizde asker toplamakta zorluk çekiyorsunuz çünkü asker toplama yöntemi yanlış. Siz bazı kişileri topluyorsunuz… Siz insanları tıpkı surdalar gibi yetiştiriyorsunuz ve onların savaşmalarını istiyorsanız. Nasıl savaşabilirler ki? Mümkün değil. Dolayısıyla Bhagavad Gita’da belirtilir ki, catur-varnyam maya sanöam guna karma vibhagasaù… [Bg. 4.13]. Lord Krişna dedi ki, toplumun dört sınıfı ya da düzeni, brahmana, kşatriya, vaisya, sudra, iş ve niteliğe göre Benim tarafımdan plnlanır. Oyleyse bu kşatriya niteliğindeki adamlara da ihtiyaç var ve işçi sınıfına da, onlara da ihtiyaç var. Tabi ki işçi sınıfının, onların bir eğitime ihtiyacı yok. İşçi sınıfı hiçbirşey yapamayan, ne brahmana ne kdatriya ne de vaisya olan anlamına gelir.Bu demek oluyor ki nufüsun en son dengesi, onlara işçi sınıfı ya da sydra denir. Sudra hiçbir eğitimi olmayan demektir. Sudranın hiçbir samskarası yoktur. Samskara eğitim demektir. Herkes doğuştan sudra olarak kabul edilir. Janmane jayate sudra. Janmana doğuştan demektir. Doğuştan. Herkes bir sudra, dördüncü sınıf insan olarak doğar. Bu kabul edilmeli ve aslında öyledir de. Tıpkı bir çocuk, masum bir çocuk gibi, ne bilir ki? Eğitilmesi gerekir. Siz onu ister bir brahmana olarak ya da bir kşatriya veya bir vaisya olarak eğitin. Yoksa aksi halde zaten bir surdadır, sudra doğmuştur. Sudranın hiçbir eğitimi yoktur. Şimdi, eğer onu bir brahmana olarak eğitirseniz o zaman bir brahmana olur. Onu bir kşatriya olarak eğitirseniz o zaman bir kşatriya olur. Bir vaisya olarak eğitirseniz… Bundan dolayı bence bu, bu sistem çok bilimsel, şöyle ki eğer gerçekten çok zeki bir adamın ya da Tanrı farkındalığında bir adamın yardımını isterseniz, hazır, brahmana sınıfı. Tıpkı bir avukatın yardımına ihtiyaç duymanız gibi, sizin bir sürü avukatlarınız var. Bir tıp adamının yardımına ihtiyaç duyarsanız… Çünkü eğitimli adamlar var. Benzer şekilde,toplumun brahmana olması için belli bir insan sınıfını eğitmesi gerek.

Tıpkı bizim Krişna bilinçliyi eğitmemiz gibi. Krişna bilinci hareketi brahmanalar içindir. Onlar savaşmak için değil çünkü onlar savaşmak için eğitilmiyorlar. Onlar brahmanalar olmak için eğitiliyorlar. Dört kısım böyle açıklanır. Janmaya jayate sudrah, herkes sudra doğar. Bu kabul edilir. Samkarad bhaved dvijah. Şimdi eğer onu eğitirseniz, hangi ailede doğduğunu boşverin, onu eğitmek zorundasınız. Tıpkı delikanlıların okula eğitilmek için gönderilmesi gibi. Öyleyse herkes sudra olarak kabul edilir, ama şimdi siz onu eğitin. Guru-gahaya gider. Guru-gaha öğretmenin evi anlamına gelir. Evvelce, eğitilmek için, böyle büyük ölçekte okul ve üniversiteler yoktu. Her köy… Hala, elli yıl önce Hindistan’da her köyde brahmana tarafından idare edilen küçük bir okul vardı ve köy çocukları eğitilmeye oraya giderdi. Demek ki eğitilmeye gönderilirdi. Ve okul ücreti yoktu. Oğlanlar oraya giderdi ve öğretmen veya manevi ustanın adına onlar kapı kapı gider ve dilenir ve sadaka, pirinç, dahl, tahıl ve her şeyle gelirdi. Sistem buydu. Okul ücreti yoktu. Bir oğlanı nasıl okula yollamalı derdi yoktu. Samskara. Şimdi eğitildi. Öğretmen çocuğun eğitilmesi gerektiği piskolojisini görür. Ya bir vaisya ya da bir ksatriya olarak eğitilmelidir. Dolayısıyla herkes böyle eğitildi ama genellikle, bir kşatriyanın oğlu… Tıpkı Maharaja Ramacandra ya da Arjuna gibi, onlar en başından itibaren kşatriya olarak eğitilir. Doğal olark birisi bir tıp adamının oğluysa babası onu gelecekte bir tıp adamı olması için eğitir. Doğal eyilim budur.Çocuk büsbütün farklıysa o ayrı bir mesele, ama doğal olarak eğilim bu. Öyleyse bir kşatriyanın oğlu kşatriya olarak eğitilirdi. Bir brahmanaın oğlu bir brahmana olarak ve bir vaisyanın oğlu da bir vaisa olarak eğitilirdi ve sudranın eğitimi yoktu. Demek ki yavaş yavaş bu bir kast sistemi halini aldı. Brahmananın oğlu brahmana oldu. Çünkü önceden eğitim vardı. Ama ne zaman ki bu bozuldu, bir kişi bir brahmana ailesinde doğduğu halde bir sudranın işini yapıyor. Bu nedenle Vedik yazınlara göre, kişi doğumuna göre değil iş ve niteliğine göre sınıflandırılır. Sastranın sınıflandırması budur.Tıpkı Bhagavad-gita’da olduğu gibi Lord der ki catur-varnyam maya sanöam guna-karma-vibhagasaù [Bg. 4.13]. Guna nitelik demektir ve karma da iş demektir. Kişi iş için nitelikli olmalıdır ve esasında çalışmalıdır. O zaman onun içinde, demek istediğim o kategori içerisinde sayılır.

Tıpkı sizin sadece bir avukat olarak eğitilmiş ya da eğitim görmüş olmanız gibi, ve eğer bunu mahkemede uygulamıyorsanız hiç kimse bir avukat olarak size danışmaya gelmez. Kimse sizinle ilgilenmez. Aynı zamanda uyguluyor da olmalısınız. Aynı şekilde, bir brahmana olmak için her şeyden önce, Brahmanın ne olduğunu bilmeli ve gerçekten Brahman faaliyetleri içinde bulunmalıdır. Öyleyse adanmışlık hizmeti Brahman faaliyetleridir. Krişna bilincinde ki eylemler Brahmanda ki eylemler demektir. Brahma carati iti Brahma brahmacari. Carati eylemler anlamına gelir. Esasında hayatta eylemlerde bulunur, brahmana ilkelerini yaşamına uyarlar, ona brahmacari denir. Öyleyse bunlar eğitimlerdir. Demek ki eğitimin nasıl olduğuna bir bakın, bir kşatriya sözünden dönemez. Onun için Maharaja Dasaratha en genç eşinin sözünü yerine getirdi ve oğlundan, en büyük oğlu Ramacandra’dan rica etti, Benim sevgili oğlum, on dört yıllığına ormana gitmek zorundasın. Bu senin en genç annenin arzusu. Ve ben onun vaadini, ricasını yerine getireceğime söz verdim. Öyleyse lütfen kabul et. Öyleyse lğtfen kabul et. Ramacandra dedi ki, Evet baba, ben hazırım. İşte bakın. Nitelik bu. Tanrının altı zenginliğinden ilk niteliği budur.

aisvaryasya samagrasya viryasya yasasa sriya
jïana-vairagyayos caiva nannam bhagam iti gana (Visnu Purana 6.5.47)

Kişi nasıl Tanrı olur? Tanrı oylama ile üretilmemiştir. Tanrının kim olduğunun tanımları vardır. Tanrı tüm zenginliklerin sahibi olmalıdır. Aisvaryasya samagrasya. Samagra hepsi demektir. Kimse Onunla rekabet edemez. Ama kimse zenginlikte Tanrı ile rekabet edemez. Bu Tanrının bir niteliğidir. Kimse ben Tanrıdan daha zenginim diyemez. Ford’dan veya Rockefeller’denya da o veya bundan daha zenginim diyebilirsiniz. Diyebilirsiniz. Ama kimse ben Tanrı’dan daha zenginim diyemez. Bu yüzden Bhagavad-gita’da mattaù parataram nanyat asti kiïcid dhanaïjaya. Mattaù parataram nanyat kiïcid asti dhanaïjaya [Bg. 7.7] denir. Dhananjaya Arjuna’nın bir adıdır ve Krişna dedi ki, Benim Sevgili Arjuna’m, Benden daha büyük biri daha yok.Öyleyse kim Tanrı olduğunu iddia ederse tatbik edilebilir örnekle ispat etmelidir ki kimse ondan zengin değildir. Bu birincisi. Fakat ne yazık ki biz bir sürü Tanrı kabul ediyoruz. Sokaktaki bir işe yaramaz da ben Tanrıyım diye iddia ediyor.

Öyleyse benzer şekilde, diğer nitelik de, kimse Tanrıdan daha güçlü olamaz, kimse Tanrıdan daha bilge olamaz ve kimse Tanrıdan daha feragatkar olamaz. Demek ki burada Ramacandra, Lord Ramacandra sadece babasının buyruğu üzerine, Onun babasına olan itaatinden nasıl tüm krallıktan feragat ettiğini sergiledi. Babasıyla, Benim sevgili babacım, sen yalnızca sözünü tutmak için ve bir kadının emriyle hareket ederek bunu yapıyorsun. Buna son verelim. Herkes yarın benim taç giyme törenimin olmasını bekliyor ve Beni öyle çok seviyorlar ki diye tartışabilirdi. Ama O… Tıpkı Krişna’nın öylesine çok sevildiği gibi, Lord Ramacandra da insanların hayatıydı. Ramachanra’nın ertesi gün tahta oturmasını çok umut ediyorlardı. Böylece kutlamalar yapıyor, tüm şehri süslüyorlardı. Her şey. O asla tartışmadı. Hemen kabul etti: Evet, baba. Ben hazırım.

Böylece ardından erkek kardeşlerden biri, Laksman, O da Ramacandra’dan rica etti, Benim sevgili kardeşim Beni de al. Ben senin daimi yoldaşınım. Bende Seninle gitmeliyim. O zaman O da dedi ki, Bu Senin dileğin.Gönüllü olarak gelmek istiyorsan Benimle gelebilirsin. Sonra Sita, Eşi, genç eşi dedi ki, Ben seninle geleceğim. Ramacandra eşinden rica etti, Ah Sen Benimle gelemezsin. Çok zor. Sen kralın kızısın ve öyle güzel bir şekilde büyütüldün ki ve öyle güzelsin ki. Sen gidemezsin. Sen ormanda yaşama sıkıntısını kaldıramazsın. Dolayısıyla o da dedi ki, Ah Ben Senin karınım. Evli karınım. Öyleyse Sen cehenneme bile gitsen Ben gelmeliyim. Bu ideal eştir. İtiraz edebilir di: Ah Senin baban ormana gitmeyi emretti. Sen gidebilirsin. Ben babamın evine giderim ya da burada kalırım. Hayır. Bu ideal eş. Kocasının herhangi bir durumunu kabul etmeye hazırlıklı olmalıdır. Koca zenginken eş çok sadık ama fakirliğe düşünce ya da ormana gidiyorsa karısı ona eşlik etmekten vazgeçer değildir. Hayır. Hanım eş demektir. Riayet etmelidir. Tıpkı, denir ki, nasıl bir gölge gerçeği takip ederse, aynı şekilde eş de kocanın gölgesidir. Koca nereye giderse oraya gitmelidir. Koca ne isterse yerine getirmelidir. Tabi ki bu ülkede bu yorum eş bir köle yapılır şeklinde farklı anlaşılıyor. Ama aslında öyle değil. Sita ormanda kaçırıldığı zaman, Ramacandra tahmin etti ki, o güzel di, o gençti ve Biz açık ormandayız. Belki bazı iblisler gelebilir ve gerçekten öyle oldu. Öyleyse Sita için Lord Ramacandra tüm Ravana ailesini kırıp geçirdi. Yalnızca Sita için. Demek ki kocası olduğu gibi hanımı da öyle. Hanı öyle sadıktı ki tek başına kalamadı. Ormanda bile kocasına eşlik etmelidir. Ve kocası da sadıktı ki, Ah benim eşim kaçırıldı. Onun için tüm Ravana ailesini kırıp geçirdi.

Demek ki bunlar ideal tarih nasıl ki… Ramacandra, Lord Ramacandra bu dünyada eğitmek ya da ideal bir kral örneğini yerleştirmek için göründü. Bir kralın nasıl olması gerektiğini. Bu yüzden iyi devlet var… Rama-rajya, örnek gösteriliyor,. Rama-rajya. Kral Rama’nın krallığıdır. Çünkü herkes mutlydu, herkes. Ramacandra’nın hayatında bir çok örnek vardır. Bir brahmana… Tam olarak brahmana değil. Bir Brahmana Ramacandra’ya geldi. Çünkü o zaman bu sizin bir mahkemeye gittiğiniz ve bir damga ücretiyle başvurduğunuz gibi bir mahkeme yoktu. O zaman mahkeme kararnınız altı yıl sonra hüküm verilirdi. Böyle değil. Bir şikayeti olan kimse, o gitmeli … Kral açık seyirci arasında otururdu ve vatandaşların krala yaklaşıp şikayetlerini yazdırmasına izin verilirdi. Çünkü hemen hemen hiç şikayet yoktu. Herkes mutluydu. Çok önemsiz şikayetler. Dolayısıyla birisi Ramacandra’ya geldi ve Ramacandra’ya itham etti, Benim sevgili kralım, oğlum öldü. Bu nasıl olur ki babasının varlığında oğul ölebilir? Sizin hükümetinizde yanlış bir şey olmalı. Bir bakın. İtham şu ki Neden oğlum benim ölümümden önce öldü? Bu doğal değil. Öyle ki doğal olmayan hiçbir şey yoktu. Kral şiddetli soğuk ve şiddetli sıcaktan bile sorumluydu. Bunu Srimad-Bhagavatam’ım tarihinden öğreniyoruz. Bu belirtiliyor.

Dolayısıyla kral oldukça sorumluk sahibiydi. Daima vatandaşlarının mutluluğunu düşünüyorlardı ve vatandaşları da çok iyiydi. Bir vatandaş Lord Ramacandra’ya yanaştı ve sonraki asitanı, Kardeşi, Lakşman Onun bir brahmana olduğu bilsini verdi. Sen iki haftalığına ya da bir aylığına sanırım yargı için seyahatteydin ve bu brahmana Senin yokluğunda bir yudum su bile yiyip içmedi. Neden? Çünkü buraya Seni görmeye geliyor, darsan. Tıpkı bizim tapınağa Deitiyi görmeye gelmemiz gibi. Öyle ki Lord Ramacandra şahsen mevcutu. Dolayısıyla o da gelirdi. Ramacandra’yı gördükten sonra, itaatlerini sunar ardından eve gider bir şeyler, kahvaltısını ederdi. Bu onun yeminiydi. Ve iki hafta ya da bir aylığına göremediği, Lord Ramacandra siyasi bir seyahatte olduğu için yemek bile yemedi. Görüyorsunuz. Vatandaşlar krala benzerdi. Böylece o zamanlar, Maharaj Iskvaku’dan aile içinde ibadet edinilen Ramacandra’nın bir heykeli vardı. Yani o Lord Rama’nın adanmışıydı ve Lord Rama’nın heykeline ibadet ediyordu. Dolayısıyla bu heykele birbiri ardına aile tarafından ibadet ediliyordu. Ama Lord Ramacandra şahsen mevcutken O bu heykeli odasın dolabında tuttu ve ne zaman ki bu brahmana yaklaştı ve Lord Ramacandra’ya Lakşman tarafından onun yemininde ne kadar kararlı ve güçlü olduğu söylendi, o zaman Ramacandra da kendisine o heykelin verilebileceğini ki böylelikle Benim yokluğumda heykele saygılarını sunabilir ve bununla yapabilir diye buyurdu. O form, demeye çalıştığım, heykel ya da Ramacandra’nın arcası hala Güney Hindistan’da bulunur. O zamandan beri ibadet edilir.

Dolayısıyla bunlar Ramacandra’nın uğraşlarıydı. Sonra O, küçük kardeşi Lakşman ve eşi ormana gittiler ve Eşi iblis Ravana’nın maharetiyle kaçırıldı ve Rama ile Ravana arasında bir savaş oldu. Ravana materyalist olarak çok güçlüydü. Ama şöyle ki Ravana ile savaşmak için, Ramacandra Krallığına geri dönüp ordusunu almadı. Hayır. Geri gelmedi çünkü ormanda yaşaması buyurulmuştu. Bu yüzden orman hayvanlarından, maymunlardan bir ordu organize etti. Maymunlar. Teşkilatlı bir materyalist, Ravana ile maymunlarla birlikte savaştı. Resmi görmüşsünüzdür. Ve Hindistan’ın son ucundan diğer tarafa bir köprü inşa etti. Seylon’un (Sri Lanka’nın) Ravana’nın krallığı olduğu düşünülür. Öyle ki bir köprü vardı ve taşlar yüzüyordu.

Dolayısıyla Ramacandra’nın yaşamında bir çok tarihi olay vardır ve bizler hatırlamalıyız çünkü neden bugün Ramacandra için oruç tuttuğumuzu hatırlarsak… Ramacandra gibi bir sürü kral vardı. Çünkü krallar bu şekilde eğitilmişti. Maharaj Yudhisthira de Ramacandra kadar iyiydi ve Maharak Parikşit de bir o kadar iyiydi. Böyle bir sürü kral vardı. Ama biz ilgilenmiyoruz çünkü O bir kraldı. O tüm kralların da kralıdır, paramesvara. Çünkü O Tanrıdır, bu nedenle biz bu günü gözlemliyoruz. Ramadi-murtinu kala-niyamena tinöhan. [Bs. 5.39]Dolayısıyla O Tanrının özgün formu değil. Tanrının özgün formu Krişna’dır ve Krişna Kendini çeşitli diğer formlara yayar. Advaitam acyutam anadim ananta-rupam [Brahma samhita. 5.33]. Ananta-rupam milyonlarca ve milyonlarca demektir. Manu da Krişna’nın enkarnasyonudur. Şöyle ki Brahma’nın bir gününde ondört Manu var. Demek ki Brahma yüz yıl yaşar. Bir Brahma için bile kaç tane Manu enkarnasyonu olduğuna bir bakın ve aynı zamanda sayısız da Brahma var. Yani, Srimad Bhagavatam’da belirtildiği üzere kimse kaç tane enkarnasyon olduğunu sayamaz ama bazı belli başlı enkarnasyonlardan bahsedilir ve Lord Ramacandra bunlardan biridir. Böylece Lord Ramacandra, Ravana’yı öldürdü ve kardeşini atadı. Kardeşi bir adanmıştı, Vibhişana. Dolayısıyla Seylon’u fethetmeye gitmedi çünkü O imparatordu. O sanık Ravana’yı cezalandırmaya gitti ve küçük kardeşi Vibhisana’yı atadı bu… Ve Sita ile geri geldi ve ondört yılın ardından tekrar atandı, ve Kardeşi öyle sadıktı ki ağabeyi uzakta olduğu süre boyunca , Ramacandra Ondan rşöyle rica etti, Annen Senin Kral olmanı istiyor ve Ben de yokluğumda Senin kral olmanı istiyorum.Bharata çok sadık bir kardeşti, O hayır diye cevap verdi. Kral Sensin. Sen yaşadığın sürece kimse kral olamaz. Dolayısıyla Ben kral olamam. Sonra da O şöyle rica etti, En azından Sen yönet. Çünkü Ramacandra’nın ayrılışından sonra Maharaj Dasaratha şoktan öldü çünkü Ramacandra çok sevilen oğul, en büyük oğuldu. Kral olacaktı ve onun buyruğuyla ormana gönderilmişti. Baba şoka dayanamadı. Öldü. Öyleyse Ramacandra’nın hayatını, Tanrı’nın faaliyetlerini, meşgalelerini duyarsal bu demek olur ki Ramacandra ile birlikte oluyoruz.

Onun formu, Onun adı, Onun meşgaleleri ve Kendisi arasında fark yoktur. O mutlaktır. Bu yüzden ister Rama’nın kutsal adını zikredin ister Rama’nın heykelini görün ya da Onun meşgalelerini, aşkın meşgalelerini anlatın, her şey, bu demek oluyor ki Tanrılığın Yüce Şahsiyeti ile birlite oluyorsunuz. Öyleyse Tanrının enkarnasyonunun belirdiği ya da gözden kaybolduğu bu günlerden faydalanalım ve Onunla birlikte olmaya çalışalım. Onun birliteliğiyle arınırız. Bizim yöntemimiz arınma. Krishna bilinci sadece bilinçlerimizi temizliyor olmamız demektir. Doğuştan itibaren, açıklamış olduğum gibi herkes sudra. Sudra kederlenen kimse anlamına gelir. Buna sudra denir. Önemsiz bir kayıp ya da önemsiz bir rahatsızlık için kederlenen acınan kimseye sudra denir. Ve brahmana tahammül eden eden anlamına gelir. Bir sudranın tahammülü yoktur. Öyleyse kalau sudra sambhava. Kalau demek oluyor ki… Bu çağa Kali denir. Onun için bu çağda tüm nüfusun sudra olduğu şaştraların ifadesidir. Ve önceden de herkes doğuştan sudra olarak görülüyordu ama eğitim, samskara vardı. Günümüzde samskara yok, eğitim yok. Eğitim yalnızca geçimini kazanmak için. Başka eğitim yok. Kişi nasıl para kazanıp duyulardan zevk alır- şu an ki eğitim bu. Ama aslında insan yaşamını ya da insan yaşamının vazifesini başarılı kılmak için Vedik kültürü çok cazip. Ve Krişna bilincini yaymakla, Krishna bilinci sürecini benimsemekle bu kültürel yaşamı, ulvi yaşamı yeniden canlandırabilirsiniz. Topluca değilse de bu çizgide eğitilmiş birkaç insan varsa ve topluma idealörnekler olurlarsa onların yaşam örneklerinden büyük yarar sağlanabilir. Saat kaç? [ara](kirtan)

~*~*~*For english please read the rest of the entry~*~*~*


Hawaii, March 27, 1969

ramadi murtinu kala-niyamena tisthan nanavataram akarod bhuvanenu kintu kanna
svayam samabhavat parama puman yo govindam adi-purunam tam aham bhajami [Bs. 5.39]

This is a verse from Brahma-samhita in which the incarnation of Lord Ramacandra is described. Ramadi. Not only Rama, but there are many other, innumerable incarnations. They are compared with the waves of a river. As the waves of the river or the waves of the ocean cannot be counted, similarly, how many incarnations are there of the Supreme Lord it is not possible to count. But out of them, the principal names are mentioned in the sastras. Therefore it is said ramadi. Ramadi means Rama and also other, many incarnations. And they are existing. Not that one incarnation appeared and it is finished. No. Not like that. Just like Lord Ramacandra appeared on this planet, say millions of years before. He appeared in the Treta-yuga. Treta-yuga means... We have passed only five thousand years of this age, Kali-yuga. Before that, there was Dvapara-yuga. Dvapara-yuga means 800,000 years. And before that, there was Treta-yuga, which continued for twelve hundred thousands of years. That means at least two million years before Lord Ramacandra appeared on this planet.

So now Lord Ramacandra appeared in Ayodhya. There is a place in Ayodhya, in northern India. There He appeared. As Kanna appeared in Mathura... That is also northern India. And Mathura is about ninety miles down southward from New Delhi. You have heard the name of New Delhi, the capital of India. So Ayodhya is also situated about five hundred miles northeast of New Delhi. So Lord Ramacandra appeared on this day. Today is called Sri Rama Naumi. On the ninth day of the moon Lord Ramacandra appeared. His father was the king of Ayodhya, and he had three wives. So out of... No. He had two wives. So out of two wives he got four sons. Ramacandra is the eldest son. The life and activities of Lord Ramacandra is... [break] ...in a book which is called Ramayana. You have heard the name of Ramayana. Ramayana is also accepted as history. Vedic literatures are histories also. The Puranas, the Srimad-Bhagavatam, Mahabharata, and Ramayana, they are counted amongst the history. The history of Ramacandra is that His father wanted to retire. Dasaratha, Maharaja Dasaratha. And he decided to enthrone Lord Ramacandra and retire. So everything was settled, but just one day before, his youngest wife turned the whole thing into different way. Sometimes Maharaja Dasaratha was suffering from what is called whitlow, some trouble in the finger? And this queen served him very nicely, and he was pleased. And he said, My dear Sarmin ha, if you want some benediction from me, I can give you. And she replied that I shall ask you for the benediction when I require it. Not now. So just one day before Lord Ramacandra's coronation, she approached her husband Maharaja Dasaratha and reminded him, My dear husband, you promised to give me some benediction, and I told you that I shall ask you when I require it. Maharaja Dasaratha said, Yes, I remember. You want some benediction just now? She said, Yes. And what is that? She said that Ramacandra cannot be seated on the throne. My son should be coronated, Bharata. He was surprised. It is a big demand. So he said, All right. That will be done. Your son. Because formerly, the kings... Not only formerly, even up to date, there are many ksatriya kings in India. They have more than one wife. And they are, naturally, there is rivalry between different wives. So the same thing. Human psychology is the same. Even two million years ago the same mentality was there, and she asked that My son should be the king, not Ramacandra. Ramacandra happened to be the son of Kausalya, the elder queen.
So Maharaja Dasaratha agreed and called for Ramacandra. My dear boy, your... She asked also that... She was very diplomatic. She wanted that Ramacandra go to forest for fourteen years. The idea was political, that The king may agree to install my son just now. Now, after a few days, this Ramacandra may come with His army, and there may be some difficulty to continue the kingdom. So she wanted that Ramacandra should go to the forest and He should not come back till the end of fourteen years from this day. So Maharaja Dasaratha agreed. Because he was ksatriya. Just see the promise. A ksatriya never goes back from the promise, never refuses any challenge. If a ksatriya is challenged by somebody, that I want to fight with you, oh, he cannot refuse. This is ksatriya spirit. He cannot say that I am now busy. Suppose somebody comes to you, that I want to fight with you. You may say, What nonsense fight? I have no time. We are in the temple. But a ksatriya cannot deny that. A ksatriya at once must accept. Oh, yes. Come on. And the weapon should be, if he has no sword or weapon, he should be supplied weapon and fight. This is ksatriya spirit. They were highly charitable and chivalrous and keeping promise and with a great tendency for ruling over. They shall rule over. Administrators. Their business is...

There are different prescription for different classes of men for their livelihood. The brahmanas, they can pull on their livelihood by six ways. Pa hana pa hana yajana yajana dana pratigraha. Six. And they must be qualified with twelve high qualities. We have many times discussed. Out of that qualification, truthfulness is the first item for a brahmana. A ksatriya may speak lies. That is allowed, because he has to be diplomat, politician. But a brahmana, oh, he's not allowed to speak lie. This is the system, caste system or varnasrama system. Everyone was trained. Because these four classes of men are required in a society. For proper upkeep of society, one class of men must be very intelligent, highly qualified, with all good qualities. They must be trained in that way, ideal character so that people can see and follow them. Therefore brahmanas were taken to so much respect because they're ideal character, learned, and godly, knows the science, spiritual science. Therefore they're held in high estimation and topmost of the society. The next, the administrator, administrative class, ksatriyas. They are trained how to kill. The ksatriyas were allowed to hunt in the forest to learn the art of killing because that was necessity for the ksatriyas. Knatriya, if he... If the king, if he finds somebody is doing wrong, he can immediately chop off his head if he likes. The king was so powerful. And it is not that if there was some war, it is not that the president or the king shall sit down comfortably at home and ordinary soldiers will go and lay down their life. No. Formerly, the king or the head of the state, he should first of all go there in the fight. You see in the picture, the chief men of the fighting in the Kuruknetra, both sides, they were arrayed, this side, that side, with their chariot.

Not that the head man, the chief man, or the commander is taking shelter back side, protecting himself, and poor soldiers are (chuckles) thrown into the fighting. No. These were ksatriya spirit. And it is necessary that a class of men should be trained up in that way, ksatriya, fighting men. In India, because this training was there since a very long time, so there is no difficulty in recruiting soldiers there. There is a class of men, they are very much forward in fighting still. They are called... Just like the Gurkhas, the Nepalese. You have heard the name of Nepal. Still a small state, independent state. They are not within India. Between China and India. The whole Nepal population, they are ksatriyas. Oh, they are very good fighters. Similarly, the Sikhs, the Jatas. There are classes. So they're always forward for fighting. And you'll be surprised that the British Empire was voluntarily liquidated because they lost India. The Britishers, they understood that because we are now losing India, there is no more possibility to keep our eastern empire. Therefore they liquidated. Why? Actually, the whole British Empire were being administered or managed by Indian soldiers, these Sikhs and Gurkhas. They extended their empire. After taking their position with India, they extended British Empire in the Middle East and Far East simply by these Sikhs and Gurkha soldiers. They got supremacy on the Burma and everywhere.

So there is necessity of a class of fighting men. You are finding in your country difficulty in recruiting because the recruiting process is wrong. You are recruiting from persons... You are training persons just like sudras, and you want them to fight. How they can fight? It is not possible. So as it is stated in the Bhagavad-gita, that catur-varnyam maya san am guna karma vibhagasa ... [Bg. 4.13]. Lord Kanna said that The four classes or orders of the society, brahmana, ksatriya, vaisya, sudra, is planned by Me according to work and quality. So this ksatriya quality men is also required, the brahmana quality of men is also required, the mercantile community, they are also required, and the laborer class, they are also required. Of course, laborer class, they do not require any training. Laborer class means one who cannot do anything, neither become brahmana, nor become ksatriya, nor become vaisya. That means the last balance of the population, they are called laborer class, sudra. Sudra means one who has no training. Sudra has no samskara. Samskara means training. Everyone is accepted as sudra by birth. Janmana jayate sudra. Janmana means by birth. By birth, everyone is born a sudra, a fourth-class man. It is to be accepted, and actually so. Just like a child, innocent child, what does he know? He has to be trained. Either you train him as a brahmana or train him as a ksatriya or train him as a vaisya. Or otherwise, he is sudra already, born sudra. Sudra has no training. Everyone, the basic principle, basic foreground, everyone, it is accepted sudra. Now, if you train him as a brahmana, then he becomes a brahmana. If you train him as a ksatriya, then he becomes a ksatriya. If you train him as a vaisya... So I think this is, this system is very scientific so that if you want help of a really intelligent man or God realized man, it is ready, the brahmana class. Just like if you require the help of a lawyer, we have got so many lawyers. If you require the help of medical man... Because there are trained men. Similarly, the society requires to train a certain class of men to become brahmanas.

Just like we are training the Kanna conscious. The Kanna consciousness is meant for the brahmanas. They are not meant for fighting because they are not being trained for fighting. They have been trained for becoming brahmanas. Who is brahmana? Brahma janati iti brahmana. The four divisions are described like this. Janmana jayate sudra , everyone is born sudra. That is accepted. Samskarad bhaved dvija . Now if you train him, never mind in which family he's born, you have to train him. Just like boys are sent to school for being trained. So everyone is accepted as sudra, but you now train him. He goes to the guru-gaha. Guru-gaha means teacher's house. Formerly, for being trained, there was no such big scale school and colleges. Every village... Still, fifty years before in India, in every village there was a small school conducted by the brahmana, and the village children would be trained up there. So he was sent for training. And there was no school fee. The boys will go there, and on behalf of the teacher or spiritual master, they will go, brahmacari, door to door, and beg and bring forth alms, rice, dahl, grains, and everything. That was the system. There was no school fee. There was no problem how to send a boy to the school. Samskara. Now he's trained up. The teacher sees the psychology of the boy, in which way he should be trained. Either he should be trained as a vaisya or he should be trained as a ksatriya. So everyone was trained like that, but generally, the son of a ksatriya... Just like Maharaja Ramacandra or Arjuna, from the very beginning they were trained as ksatriya. Naturally, if somebody is the son of a medical man his father trains him to become a medical man in future. That is the natural tendency. If the boy is different altogether that is another question, but naturally, that is the tendency. So a ksatriya's son was trained as ksatriya. A brahmana's son was trained as a brahmana and a vaisya's son was trained as a vaisya, and sudra had no training. So gradually this became a caste system. Brahmana's son became brahmana. Because formerly, the training was there. But when it is vitiated, although a person born in the family of a brahmana, he is doing the work of a sudra. So according to Vedic scripture, one is classified according to his work and quality, not by birth. That is the classification of sastra. Just like in the Bhagavad-gita the Lord says catur-varnyam maya san am guna-karma-vibhagasa [Bg. 4.13]. Guna means quality and karma means work. One must be qualified for the work and he must actually work. Then he is counted classified into that, I mean to say, category.

Just like if you are simply trained or educated as a lawyer, and if you are not practicing in the court, nobody comes to you to consult as a lawyer. Nobody cares for you. You must be practicing also. Similarly, to become a brahmana means first of all, he must know what is Brahman and he must be actually situated in the activities of Brahman. So devotional service are activities of Brahman. Activities in Kanna consciousness means activities in Brahman. Brahme carati iti brahma brahmacari. Carati means acts. Actually, he acts in life, applies the principles of brahmana in his life, he is called brahmacari. So these were the trainings. So just see how the training was, that a ksatriya cannot refuse his promise. So Maharaja Dasaratha, he fulfilled the promise of his youngest wife and asked his son, eldest son Ramacandra, My dear boy, You'll have to go to forest for fourteen years. That is the desire of Your youngest mother. And I promised that I shall fulfill her promise, uh, request. So please accept. Ramacandra said, Yes father, I am ready. Just see. This is the quality. Out of the six opulences of God, this is one quality.

aisvaryasya samagrasya viryasya yasasa sriya
jnana-vairagyayos caiva nannam bhagam iti gana (Visnu Purana 6.5.47)
How one becomes God? God is not manufactured by vote. There are definition who is God. God must be the proprietor of all the riches. Aisvaryasya samagrasya. Samagra means all. Nobody can compete with Him. Here, in this world, material world, I am rich man, and there is another rich man who can compete with me. There is another rich man who can compete with him. But nobody can compete with God in richness. That is one qualification of God. Nobody can say that I am richer than God. You can say I am richer than Ford or Rockefeller or this or that. You can say. But nobody can say that I am richer than God. Therefore in the Bhagavad-gita it is said matta parataram nanyat asti ki cid dhana jaya. Matta parataram nanyat ki cid asti dhana jaya [Bg. 7.7]. Dhana jaya is a name of Arjuna, and Kanna said that, My dear Arjuna, there is nobody greater than Me. So if anyone claims that he is God, he must prove by practical example that nobody is richer than him. That is the first. But unfortunately, we are accepting so many Gods. A rascal in the street, he also claims that I am God.

So similarly, the other qualification, nobody can be stronger than God, nobody can be wiser than God, nobody can be more beautiful than God, and nobody can be more renouncer than God. So here Ramacandra, Lord Ramacandra exhibited the quality how He renounced the whole kingdom simply on the order of His father, His obedience to father. He could have argued with His father, My dear father, you, simply for keeping your promise and actuated by the dictation of a woman, you are doing this. Let us stop it. Everyone is expecting that tomorrow My coronation will be there, and they love Me so much. Because He... Just like Kanna was so much loved, similarly, Lord Ramacandra was the life of the people. They were very much expecting that Ramacandra was going to be enthroned tomorrow. So how they were celebrating, how they were decorating the whole city. Everything. He never argued. He accepted immediately: Yes, father. I am ready.

So then one of the brothers, Laknmana, He also requested Ramacandra, My dear brother, You also take Me. I am Your constant companion. I must go with You. So He said, That's Your wish. Voluntarily, if You want to come, You can come with Me. Then Sita, His wife, young wife, She also said, I'll go with You. Ramacandra requested His wife, Oh, you cannot go with Me. It is very difficult. You are a king's daughter, and you are brought up in so nice way, and you are so beautiful. You cannot go. You cannot take the trouble of living in the forest. So she said, Oh, I am Your wife. Married wife. So I must go even if You go to hell. This is ideal wife. She could have refused: Oh, Your father has ordered to go to forest. You can go. I shall go to my father's house or I shall remain here. No. This is ideal wife. She must be prepared to accept any circumstances of the husband. Not that when the husband is rich the wife is very faithful, and when he has come down to be poor or he's going to forest the wife gives up his company. No. Wife means better half. She must abide. Just like, it is said, just like a shadow follows the reality, similarly, the wife is the shadow of the husband. Wherever the husband goes, she must go. Whatever the husband wants, she must carry out. Of course, in this country this interpretation is taken differently, that wife is made a slave. But actually, it is not so. When Sita was kidnapped in the jungle, Ramacandra expected that, that she was beautiful, she was young, and We shall be in open jungle. It may be some demons may come, and actually it so happened. So for Sita, Lord Ramacandra massacred the whole family of Ravana. Only for Sita. So as the husband, so the wife. The wife was so faithful that she could not remain alone. She must accompany the husband even in the forest. And the husband was so faithful that, Oh, my wife has been kidnapped. So He massacred the whole family of Ravana.

So these are ideal history how... Ramacandra, Lord Ramacandra appeared on this world to educate or to place ideal example of a king. How the king should be. Therefore when there is good government... The example is given, Rama-rajya. Rama- rajya. It is the kingdom of Lord Rama. Because everyone was happy, everyone. There are so many instances in the life of Ramacandra. One brahmana... Not brahmana exactly. Somebody came to Ramacandra. Because at that time there was no court like this, that you have to go to a court and apply with stamp fee. Then your judgment will be delivered after six years. It is not like that. Anyone who has got some complaint, he should... The king used to sit in the open audience, and the citizens were allowed to approach the king and place their complaints. Because there was no complaint practically. Everyone was happy. Very minor complaint. So somebody came to Ramacandra, and he charged Ramacandra, My dear king, my son has died. How is that, in the presence of his father, son can die? There must be something wrong in Your government. Just see. The charge is Why my son has died before my death? This is unnatural. So there was nothing unnatural. The king was responsible even for severe cold, severe heat. That we get from history of Srimad-Bhagavatam. That is stated.

So the kings were so much responsible. They were always thinking of the happiness of the citizens, and the citizens were also so nice. One citizen approached Lord Ramacandra and His next assistant, His brother, Laknmana, informed Him that He is a brahmana. You were absent on Your tour for, I think for a fortnight or a month, and this brahmana has not eaten even a drop of water during Your absence. Why? Because he comes here to see You, darsana. Just like we come here in the temple to see the Deity. So Lord Ramacandra was present personally. So he used to come. After seeing Ramacandra, offering his obeisances, then he would go home and take something, his breakfast. That was his vow. And because he could not see for a fortnight or a month Lord Ramacandra because He was out on political tour, he did not eat even. Just see. The citizens were similar to the king. So at that time, there was a statue of Ramacandra which was being worshiped in the family from Maharaja Iknvaku. Maharaja Iknvaku, the son of Manu, happens to be the forefather of the family in which Ramacandra appeared. So he was devotee of Lord Rama, and he was worshiping the statue of Lord Rama. So that statue was being worshiped by the family one after another. But when Ramacandra was actually present He kept that statue in the closet of the room, and when this brahmana approached and Ramacandra was informed by Laknmana that he is so steady and strong in his vow, so Ramacandra ordered that he may be delivered that statue so that in My absence he can offer respect to the statue and do with this. That form, I mean to say, statue, or arca of Ramacandra is still existing in South India. It is being worshiped from that time.

So these were the dealings of Ramacandra. Then He, His younger brother Laknmana and His wife went to the forest, and His wife was kidnapped by the diplomacy of the demon Ravana, and there was fight between Rama and Ravana. Ravana was very, materialistically, he was very strong. But the thing is for fighting with Ravana, Ramacandra did not come back to His kingdom and take His army. No. He did not come back because He was ordered to live in the forest. So He organized army with the jungle animals, the monkeys. The monkeys. He fought with Ravana, an organized materialist, with the monkeys. You have seen the picture. And He constructed a bridge between India's last point to the other side. Ceylon is considered to be the kingdom of Ravana. So there was a bridge, and the stones were floating.

So there are so many historical incidences in the life of Ramacandra, and we should remember, because if we remember why we are observing today fasting for Ramacandra... There were many kings like Ramacandra. Because the kings were trained in that way. Maharaja Yudhin hira was also as good as Ramacandra, and Maharaja Pariknit was as good. There were many such kings. But we are not concerned because He was a king. He is the King of all kings, paramesvara. Because He is God, therefore we are observing today. Ramadi-murtinu kala-niyamena tin han [Bs. 5.39]. So He is not original form of God. The original form of God is Kanna, and Kanna expands Himself in various other forms. Advaitam acyutam anadim ananta-rupam [Bs. 5.33]. Ananta-rupam means millions and millions. The Manu is also incarnation of Kanna. So in one day of Brahma there are fourteen Manus. So Brahma lives for one hundred years. Just see how many incarnation of Manus are there even for one Brahma, and there are innumerable Brahmas also. So, as stated in the Srimad-Bhagavatam that nobody can count how many incarnations are there, but some of the chief incarnations are mentioned, and Lord Ramacandra is one of them. So Lord Ramacandra, He killed Ravana and He installed his brother. His brother was devotee, Vibhinana. So He did not go to conquer Ceylon, because He was emperor. He went to punish that culprit Ravana, and He installed his younger brother Vibhinana in that... And He came back with Sita, and again He was installed after fourteen years, and His brother was so faithful that so long His eldest brother was away, Ramacandra requested Him that Your mother wants that You should be king, and I also wish that in My absence You should be king. Bharata, He was so faithful brother, He replied, No. You are king. So long You are living, nobody can be king. So I cannot be king. Then He requested, At least You administer. Because after the departure of Lord Ramacandra, Maharaja Dasaratha died out of the shock because Ramacandra was very pet son, eldest son. He was going to be king, and by his order He was sent to the forest. The father could not tolerate the shock. He died. So Ramacandra's life, God's activities, pastimes, if we hear, that means we are associating with Ramacandra.

There is no difference between His form, His name, His pastimes, and Himself. He's absolute. Therefore either you chant the holy name of Rama or you see the statue of Rama or you talk of His pastimes,transcendental pastimes, everything, that means you are associating with the Supreme Personality of Godhead. So we take advantage of these days when the incarnation of God appears or disappears, and we try to associate with Him. By His association we become purified. Our process is purification. Kanna consciousness means simply we are purifying our consciousness. From the birth, as I have explained, everyone is sudra. Sudra means one who laments. That is called sudra. For a slight loss or slight inconvenience, one who laments, he is called sudra. And brahmana means one who tolerates. A sudra has no toleration. So kalau sudra sambhava. Kalau means... This age is called Kali. So it is the statement of the sastras that in this age the whole population is sudra. And formerly also, by his birth, everyone was considered sudra, but there was training, samskara. At the present moment, there is no samskara, there is no training. The training is only for earning livelihood. No other training. How one can earn money and enjoy senses-that is the training at the present moment. But actually, to make successful the human life or the mission of human life, the Vedic culture is very nice. And by spreading Kanna consciousness, by adopting the process of Kanna consciousness, you can revive that cultural life, sublime life. If not wholesale, if there are a few people trained up in this line, and they become ideal examples to the society, immense benefit can be derived from their examples of life. What is time? [break](kirtana) (end)

Copyright © 2008 - Hare Krishna Turkey - is proudly powered by Blogger
Smashing Magazine - Design Disease - Blog and Web - Dilectio Blogger Template